-->

4 Kasım 2009



Bu akşam hiç hesapta yokken, Stiglitz'le beraber kendimizi Burhan Felek'te Fenerbahçe - Arkas maçında bulduk. Voleybol maçlarına gitmek pek adetim değildir ama kısmetli günümdeymişim ki efsane bir maç oldu. Maçın 3. seti tam 44-42 bitti. Şaka gibi değil mi? 44-42! Az kalsın Beşiktaş - Wolfsburg maçını kaçırmamıza neden olacak bu set, bir an hiç bitmeyecek sansam da gerçekten çok keyifliydi. İlk defa bu kadar heyecanlı bir voleybol maçına tanık oldum. Neredeyse iki setin toplamı olabilecek bir skor çıktı ortaya. Öyle ki skorbord 39-39'dan sonrasına geçemedi. O eski, okul takımı maçlarından kalma elle çevirmeli metal bir sayaç kullanmak zorunda kalındı. Esas skorborda da 4-2 yazarak durumu idare ettiler.

Maçla ilgili bir diğer ilginç detay ise voleybolda kırmızı kart diye bir şey olduğunu öğrenmemdi. Cezası, setin sonuna kadar kenarda oturmakmış. Yalnız uygulama komik bence. Kırmızı kart gören oyuncu, kırmızı çizgilerle çevirili, kırmızı bir koltuğa oturuyor. Biraz anaokulunda verilen cezalara benzettim ben. Koca koca adamlara, kendini kötü hissetsin de bir daha yapmasın mantığıyla ceza vermek beyhude bir çaba sanki.

Fenerbahçe adına Coskovich ve Yasin en büyük katkıyı yaptılar. Eğer Arslan Ekşi hücum opsiyonlarında Yasin'i daha erken kullanmaya başlasaydı, maç çok daha kolay geçebilirdi. İnatla Divis'ten hücum etmeye çalıştılar, ancak bence Divis'le ilgili yapılması gereken tek şey Sabiha Gökçen'den kalkan ilk uçağa bindirmek. Arkas adına dikkat çeken isim ise Hüseyin Koç'un kırmızı kart görmesi nedeniyle oyuna giren Ceyhun'du. Neredeyse kusursuz oynadı. Maçı Arkas kazanabilseydi, günün kahramanı olurdu. Genel olarak özetlemek gerekirse, inanılmaz bir efor sarfedilen 3. seti kim kazanıp psikolojik avantajı eline geçirirse onun kazanacağı bir maçtı. Kupadan bu kadar erken elenmek zorunda kalan Arkas'a yazık oldu.

0 yorum:

 
Meşale Kokusu