-->

29 Ocak 2010


Son zamanlarda futbola ve özellikle bloglara gösterdiğiyle ilgiyle dikkat çeken AVEA bu sefer de taraftara yönelik bir kampanyayla karşımızda. www.reklamdaoyna.com adresine girip, 8 Şubat'a kadar başvuru yapan taraftarlar, tuttuğu takımların futbolcularıyla beraber reklam filminde oynama şansı yakalayacaklar.


Hafta sonunun şüphesiz en önemli gündemi Beşiktaş'ın başkanlık seçimi. Beşiktaş blogları bolca yazıp çiziyor. Onların üzerine uzun uzun değerlendirmeler yapmaya gerek yok. Tek söyleyeceğim, Murat Aksu ismi bena çok mantıklı gelmese de Beşiktaş'ın ve Türk futbolunun artık bu beladan kurtulması gerekiyor. Ayrıca bugün Antalyaspor maçına da dikkat derim. Kongreye az da olsa etki edecektir.

1. Lig'de iki tane önem derecesi yüksek maç var. Yarın 13.30'da Çaykur Rizespor, Adanaspor karşısında ölüm kalım maçına çıkıyor. Yine yenilirlerse 6. sırayla puan farkı 10'a çıkabilir. Zevkli bir maç olacaktır. Her ne kadar hafta sonuna dahil olmasa da pazartesi günü de Karabük ve Altay karşılaşıyor. Çöküşe geçen Altay, liderin karşısında çıkış arayacak. İlk altının şeklini şemalini belirleme açısından önemli bir maç. İki maç da naklen yayınlanıyor.


Avustralya Açık'ta sona geldik. Bugüne kadar en yoğun şekilde takip ettiğim Grand Slam'lerden biri oldu. Henüz elenme üzüntüsünü yaşamadığım için de oldukça zevkli geçti. Final maçlarında rengimiz belli. Go Juju! Go Roger!

Hafta sonu kapanışı yapılacak bir diğer turnuva ise Afrika Uluslar Kupası. Katliam girişimiyle başlayan turnuva doğal olarak sönük geçti. Finalde, Nijerya'yı tek golle geçen Gana ve Cezayir'den Dünya Kupası'nın intikamını 4 golle alan Mısır karşılaşacak. Mısır'ın kupayı bir kez daha kazanmasını bekliyorum.


Pazar günkü Arsenal - Manchester United maçı İngiltere'deki dokuz pubta 3D olarak yayınlanacak. HD'nin ötesine bu kadar çabuk geçeceğimizi tahmin etmezdim. Teknolojinin gelişimi karşısında hayrete düşmeye devam ediyoruz. Yayından sonra yapılacak yorumları takip etmek lazım. Tabii bu güzelliğin bize kaça patlayacağını öğrenmek de.

Bu arada memlekete Giovani Dos Santos geldi. 20 yaşında! Şu saatten sonra Nonda'nın gidişine üzülmek anlamsız olur. Filler ve çimen hikayesi oldu. Ya da büyük balık, küçük balık... Hangisi hoşunuza giderse. Duygusallık hakkını Kewell'dan yana kullanan Galatasaray taraftarının, ama biz Nonda'yı da severdik deme lüksü kalmadı bana göre. Büyük ihtimal Mustafa Pektemek'in transferi de bitmek üzere. En az Jo kadar iyi transfer. Hayırlı olsun...

28 Ocak 2010



Sonunda, Türkiye Kupası gerçek anlamda başlıyor. Saçma format yüzünden giderek anlamsızlaşan kupanın laf olsun diye oynanan maçları sona erdi. Bu noktada, İstanbul takımları zorlanmadan çeyrek finale yükselsin diye icat edilen formata rağmen, elenmek için ekstra çaba sarf eden ve bu formatta bile sürpriz yaşanabileceğini bize gösteren Beşiktaş'ı tebrik etmek lazım. Gelelim eşleşmelere:

İstanbul B.B - Trabzonspor
Sekiz takım arasında belki de kupayı en çok isteyen takım Trabzonspor. Türkiye Kupası, lig şampiyonluğu şanslarının neredeyse sıfır olması sebebiyle, sezonu kupayla kapatmaları için büyük bir fırsat. Karşılarında ise ligin en kokmaz bulaşmaz keçi boku takımı var. Belediye'nin ne düşme korkusu var, ne de Avrupa hedefi. Bütün ağırlıklarını kupaya verme şansına sahipler ama ligde altı yedikleri Trabzon'a karşı psikolojik bir eziklik hissedeceklerdir. Trabzonspor'un turu ilk maçta cebine koyması lazım. Zira ikinci maçtan sonraki hafta sonu Bursa deplasmanına gidiyorlar. O maçtan önce stresli bir mücadeleye girişmek hiç işlerine gelmez.

Antalyaspor - Galatasaray
Galatasaray için lokum gibi kura. Soğuk havaların bastırdığı bu günlerde güneye inmek ilaç gibi gelecektir. Kupa için çok büyük hedefleri olmadığını tahmin ettiğim, hele ki Galatasaray'la eşleştikten sonra muhtemelen kafada havluyu atmış bir Antalyaspor'a karşı yeni transferleri rotasyona yerleştirmek için güzel bir fırsat. İki maçın arasında Kayseri'de zor bir maç oynayacak olsalar da turu en rahat geçecek ekip olacaklardır.

Fenerbahçe - Bursaspor
Çeyrek finalin en zevkli ve en zor eşleşmesi. Bursaspor aslında Fenerbahçe'ye çok da ters gelen bir takım değil ama bu eşleşmeden kimin çıkacağını kestirmek pek kolay değil. Fenerbahçe'li oyuncuların üstünde mutlaka kupa stresi de olacaktır. Bursaspor'un dezavantajı ise bu eşleşmenin, fikstürlerinin en zorlu dönemine denk gelmesi. Kupa mı, lig mi tercihi yapmaları gereken bir duruma düşebilirler. Kupayı ne kadar istediklerine bağlı olarak Fenerbahçe'yi elemeleri sürpriz olmaz.

Manisaspor - Denizlispor
Şimdiden Manisaspor yarı finalde diyebiliriz. Ligdeki durumlarını göz önüne aldığımızda, iki takımın da kupa için yanıp yakıldığını söyleyemeyiz, ancak daha zor durumda olan Denizlispor. Ligde kalma şanları artık pamuk ipliğine bağlı. Kupa maçlarıyla oyalanmayı göze alamazlar. Bülent Uygun yönetimindeki Manisaspor, turu rahat geçecektir.

27 Ocak 2010



Haftanın en karlı takımı Bucaspor oldu. Karabük ve Konyaspor'un puan kaybettiği haftada, 1-0 geriye düşmelerine rağmen Yunus'un 90'da gelen golüyle 2. sıraya yerleştiler. Bu, üst üste 5. galibiyetleri oldu. Açıkçası şaşırmamak mümkün değil. 1. Lig'deki ilk sezonlarında zayıf kadrolarıyla şu konuma gelmeleri büyük sürpriz. Önlerinde beş maçlık zorlu bir fikstür var. Bu periyotta toplayacakları puanlar rotalarını çizecek. 50 puanlık playoff barajını yakalamaları garanti gibi ama daha fazlasının hala mümkün olmadığını düşünüyorum.


Haftanın diğer karlı takımları ise Karşıyaka ve Adanaspor oldu. Geçen hafta birbirleriyle berabere kalan iki ekip de üç puana ulaşarak kayıpları telafi ettiler. Karşıyaka çalışılmış bir duran top organizasyonuyla öne geçip tam manasıyla üstüne yattı. Buzlu bir zeminde oynanan maçta Samsunspor çok sayıda pozisyondan faydalanamadı. Özellikle 2. yarı Mutlu oyundan çıkınca hakimiyet tamamen Samsunspor'a geçti. Maç yayını olayını hala çözemeyen D Spor sağolsun, ofsayt olup olmadığını anlayamadığımız iki tane de verilmeyen golleri var. Bu arada Sezer Sezgin'e bir parantez açmak lazım. Karşıyaka'ya Beşiktaş'tan kiralık geldiğinde, geleceğin milli takım sol beki gözüyle bakılıyordu. Bu sezonun ilk yarısını Siirtspor'da geçirdikten sonra şimdi de küme düşme hattındaki Samsunspor'da yedek olmuş. Kendine bakmamakta ısrar eden futbolcular için ibret verici bir örnek.


Adana'da ise gol düellosu yaşandı. 2-0 öne geçtikten sonra, Mersin İdmanyurdu'nun gollerine engel olamayan Adanaspor, galibiyete İzzet'in attığı şans golüyle uzandı. Böylece Çukurova derbisinin iki maçında da gülen taraf Adanaspor oldu. Yaşı dolayısıyla şüpheyle bakılan yeni transfer Mohamed Ali'nin golle buluşması olumlu bir gelişme. Ancak orta sahadaki eksiklik hala giderilemedi. Transfer dönemi sona ermeden defansif yönü kuvvetli bir orta saha almaları gerekiyor ama şu an için bildiğim kadarıyla bu konuda ciddi bir girişimleri bulunmuyor.


Lider Karabük'ün maçı ise pirinç tarlası gibi bir sahada oynandı. Su birikintileri arasında topu yerinden kımıldatmak bile meseleydi. Bir gol atanın kazanacağı cinsten bir maçtı ama gol sesi çıkmadı. Futbol adına yazılabilecek hemen hemen hiçbir şeyin olmadığı böylesi bir maçtan alınan birer puan iki takım için de kayıptan ziyade kazanç oldu.


İlk yarının ortalarına doğru kime sorsanız, Konyaspor bu işi bitirdi, kesin çıkacaklar derdi. Ancak son altı haftada müthiş bir düşüşe geçerek sadece iki galibiyet aldılar ve bu hafta da devre arasında önemli transferler yapan Erciyesspor karşısında aldıkları beraberlikle kendilerini uzun zaman sonra ilk ikinin dışında buldular. Gol yollarında çok sıkıntı çekiyorlar ama bu, Eser'e bel bağlamanın normal bir sonucu. Devre arasında transfer yapamayan takımlardan biriler ve güçlenen rakipleri karşısında bu düşüşün devam etmesi olası.


Paraşütsüz düşüşe geçen takımlardan birisi de Altay. Son üç maçta alınan puan sadece bir. Devre arasında Okan Koç ve Levent Kartop'u kaybederken, transfer yasağı yüzünden takviye yapamadılar. Orduspor karşısında girilen pozisyonların çokluğu umut verse de, deplasmanda on kişi kalan rakip karşısında beraberliği ancak 88. dakikada yakalayabilmeleri düşündürücü. Beraberlik golünü, devre arasında profesyonel yapılan 16 yaşındaki Okay'ın atması ise geçmişte yetiştirdiği oyuncularla adından çok söz ettiren ama son zamanlarda bu konuda biraz gerileyen Altay için sevindirici bir gelişme.

25 Ocak 2010



Bu hafta Süper Lig ekiplerinin, hele ki yılda en fazla on tane maçları yayınlanan Anadolu takımlarının ellerinde 'Teşekkürler Digiturk' pankartıyla sahaya çıkmaları benim kesinlikle anlayamayacağım bir zihniyetin ürünü. Eşi benzeri olmayacak bir görüntü. Düşünsenize mesela Coca-Cola çalışanlarının bakkallara ellerinde 'Teşekkürler Bakkal Amca' yazılı pankartlarla girdiğini, ürünlerimizi senin sayende tüketiciye ulaştırıyoruz, sen olmasan dağlarda mağaralarda yaşardık dediklerini.

Teşekkür çok para verildiği için ediliyor diyenler olabilir. Bu konudaki fikrimi de ihale sonrası belirtmiştim. Bir ürünün fiyatını piyasa belirler. Arz-talep meselesi. Mevzu bahis durumda arzın fiyat üzerinde etkisi kısıtlı. O yüzden esas etki talep tarafından kaynaklanıyor. Yani fiyatın görece yüksekliğinin tek sebebi talebin de yüksek olması. Örneğin ihaleye katılan bir firma daha olsaydı, fiyat muhtemelen daha da yukarılara çekilecekti. O yüzden kulüplerin illa teşekkür etmesi gereken bir şirket varsa o da Türk Telekom'dur. Digiturk'un karını kulüplerle paylaşmasını sağladılar.

Digiturk burada ticari bir faaliyet gerçekleştiriyor. Bu faaliyetten de önemli karlar elde ediyor. Yani yaptığı işi Türk futboluna iyilik olsun diye falan yapmıyor. Teşekkür beklediğini de hiç zannetmiyorum. Sonuçta ortada bir kazan-kazan durumu var. Kulüpler artan gelirlerle geliştikçe, Digiturk'un müşterisi artıyor. Digiturk'un müşterisi arttıkça da kulüplere daha çok para verebiliyor. Yani Digturk'e hayır kurumu muamelesi yapmanın hiç lüzumu bulunmuyor.

24 Ocak 2010


Malum bugün Derby della Madonnina yani Milano derbisi var. Günün anlam ve önemine uygun olarak, bu bloga da bir banner hediye eden bu derbi hakkında bir post girmek gerekir. San Siro'daki ilk maçta Milan kendi evinde 4-0'la hezimete uğramıştı. Bu akşam Giuseppe Meazza'da oynanacak maçta Favori yine Inter ama Milan'ın inanılmaz yükselişiyle beraber ortaya çıkan soru işaretleri de yok değil. Maçla ilgili şu kazanır, bu kazanır şeklinde bir analizim yok. Eğer Ronaldinho kahraman olacaksa Milan kazansın ama diğer her şartta gönlüm Inter'den yana.

Benim yazmak istediğim bu Giuseppe Meazza San Siro hadisesinin hikayesi. Açılışı 19 Eylül 1926'da yapılan stadın adı bugün resmi olarak Stadio Giuseppe Meazza olsa da ilk ismi San Siro. Milano'nun San Siro bölgesinde olmasından kaynaklı. 1947'ye kadar da Milan'ın malı. İki kulüp stadı bu tarihten sonra paylaşmaya başlıyor. İsim değişikliği ise 1980'de gerçekleşiyor. Bugün Milanlılar stada hala San Siro diye hitap ediyorlar.



Peki Giuseppe Meazza kimdir? Attığı 20 golle bugün hala Milano derbisinin en golcü futbolcusu olan Giuseppe Meazza birçoklarına göre gelmiş geçmiş en büyük İtalyan futbolcu. Küçüklüğünde Milan'da oynamak istemesine rağmen çok zayıf olduğu için geri çevriliyor. O da efsane olacağı Inter'in kapısını çalıyor. Inter'de 13 sezon boyunca 348 maçta 245 gol atıyor ve takımını 3 kez şampiyonluğa taşıyor. Inter'deki son sezonunda genellikle sakatlıklarla boğuşuyor ve sonraki sezon Milan'a geçiyor. Milan formasıyla çıktığı ilk Inter maçından önce soyunma odasında ağlasa da Milan'ın ikinci golünü atarak 2-2'lik beraberliği sağlıyor. Milan'dan sonra Juventus, Varese ve Atalanta'da da oynayıp 1946'da oyuncu-teknik direktör olarak Inter'e geri dönüyor ve o sezonda da 17 maçta oynayıp 2 gol kaydediyor. Milli takım kariyerinde ise 2 Dünya Kupası şampiyonluğu var. İtalya, Meazza önderliğinde kazandığı 1934 ve 1938 şampiyonluklarıyla, hala Dünya Kupası'nı üst üste iki defa kazanan tek Avrupa takımı konumunda. Giuseppe Meazza'nın teknik direktörlük kariyerinden en ilginç detay ise 48/49 sezonunda Beşiktaş'ı çalıştırmış olması.

 
Meşale Kokusu