-->

15 Ağustos 2009


İzmir TSYD Kupası'nın ikinci yarı final maçında Karşıyaka ve Çanakkale Dardanelspor karşılaştı. Karşıyaka, elindeki zengin forvet alternatiflerine rağmen, Reha Kapsal'ın favori taktiği 4-5-1 ile oyuna başladı. Dardanelspor ise 4-1-2-1-2 dizilişiyle oyunu ortadan oynamayı tercih etti. Karşıyaka'nın bir çok as oyuncusunu kenarda oturttuğu ilk yarıda, ciddi pozisyonları yakalayan ve oyuna hakim olan taraf Dardanelspor oldu. Kornerler başta olmak üzere duran toplardan ve defansın arkasına atılan paslarla, ilk yarı boyunca çok net gol pozisyonlarına girdiler. Daha ilk 20 dakikada 3 tane bomboş pozisyon harcadılar. 26. dakikada Karşıyaka ilk yarıdaki tek pozisyonunu yakaladı. Mutlu'nun soldan kullandığı frikikte, kaleciden seken top Taha'nın önünde kaldı, ancak mutlak gol pozisyonunda Taha topu direğe nişanladı.

İkinci yarıda Karşıyaka, as oyuncularını oyuna soktukça, hakimiyeti ele almaya başladı. Özellikle Serdar Sinik'in oyuna girmesi ve ilk yarıda forvet oynayan Güney'in sağ kanada geçmesiyle, iki kanadı da etkili kullanmaya başladılar. Devrenin başında oyuna giren Okan Öztürk'ün yanına Emrah da monte olunca ilerde çok daha rahat çoğalmaya ve pozisyonlara girmeye başladılar. Beklenen gol 76'da geldi. Serdar'ın sol kanattan ortasını arka direkte tek vuruşla gole çeviren Güney, takımını 1-0 öne geçirdi. Golden sonra rahatlayan Karşıyaka, 2 net pozisyon daha buldu, ancak golle sonuçlandıramadı. Kalan dakikalarda yeni transferi Mendy'nin oyuna girmesiyle hücumdaki etkinliğini kaybeden Dardanelspor da gol atmayı başaramayınca, finale yükselen taraf Karşıyaka oldu.

Maçtan Notlar
  • Karşıyaka'nın geçen seneki rakibe kene gibi yapışan defansı gitmiş, üstlerinden atılan toplara boş gözlerle bakan bir defans gelmiş. Fuat'ın stoperdeki ekürisinin Mustafa olamayacağı çok açık. Bu bölgede Ufuk Çam'ı da izleyip bir daha değerlendirme yapmak lazım.
  • Tonia Tisdell maalesef tam beklediğim gibi çıktı. Serdar Sinik sakatlanmadığı sürece forma şansı bulması imkansız.
  • Dardanelspor'un yabancılarından defansta oynayan Diallo'yu çok beğendim. O bölgenin değişilmezi olacaktır. Forvette oynayan Mendy ise tam bir fiyasko. Tekniği çok zayıf. Dardanelspor'a faydalı olabileceğine hiç ihtimal vermiyorum.
  • Genel olarak Çanakkale Dardanelspor, beklediğimden çok daha iyiydi. Özellikle fizik olarak kuvvetli bir takım. Bütün oyuncuları boylu poslu, tabiri caizse dalyan gibi. Hemen hemen hepsinin de saçı uzun olunca, ilk görüşte İtalyan takımı zannediyorsunuz. Ne var ki, tecrübe eksiklikleri göze çarpıyor. İyi basıyor, iyi koşuyor, bol pozisyona giriyorlar ama hücumdaki bitiricilik sorunu pahalıya mal oluyor. Bugün onların girdiği pozisyonlara, tecrübeli oyunculara sahip bir ekip girse, daha ilk yarıdan 2-0 veya 3-0 gibi bir skor yakalayabilirdi. Mevcut kadroyu koruyabilirlerse, önümüzdeki sezonlarda oldukça kuvvetli bir takım olurlar ama ilk seneden bu kadroyla yükselmeye oynamaları zor görünüyor.
  • Karşıyaka'da transferler geç yapıldığı için başta defans bölgesi olmak üzere uyum sorunu göze çarpıyor, ancak geçen seneye göre çok daha alternatifli ve özellikle hücum bölgesinde bireysel olarak daha yetenekli bir kadro kurmuşlar. Şu an için sadece Cihan Yılmaz'ı arayacaklar gibi görünüyor. Mevcut kadroyla Cihan'ın başrolde olduğu 4-5-1 sistemini oynamaları zor. İlerleyen haftalarda, geçen seneye göre daha özgüvenli oynadıklarını gördüğüm Taha-Kıvanç ikilisi form düzeylerini yükseltip orta sahanın yükünü tek başlarına çekebilecek duruma gelirlerse, çift forvetli sistemle bu takım şampiyonluğun iddialı ekiplerinden biri haline gelebilir.

14 Ağustos 2009



İzmir TSYD Kupası maçlarını izlemek için bugün yaklaşık 5 saatimi İzmir Atatürk Stadı'nda geçirdim. 5 saatlik bir futbol şöleni yaşadım demek isterdim, ancak beklentilerimin altında bir akşam oldu. Şampiyonlar Ligi finalini bile oynatsanız zevk vermeyecek o beton yığınında, daha henüz hazır olmayan dört takım izlemek çok da keyifli değildi maalesef.

 
Akşamın ilk maçı, Altay ve Bucaspor arasındaydı. Yılın ilk derbisinde taraftar sayısı beklediğimin çok altındaydı. İki takımın toplam taraftarı 1500 kadardı. Altay tarafı biraz daha kalabalıktı, ancak çekirdekçi tayfası da bir o kadar fazlaydı. İki takım da maça 4-1-3-2 dizilişiyle başladı. Oyuna hızlı başlayan taraf Bucaspor oldu ve 5. dakikada golü buldu. Mehmet Batdal, orta sahada topla buluşup, ceza sahasına doğru yerden derinlemesine bir pas attı. Berkay'ın kontrol ettiği topa, gerilerden gelen Ramazan şık bir vuruş yaptı ve kalecinin sağından köşeyi buldu. Bu dakikadan sonra Altay oyunu rakip sahaya yıkmaya başladı, ancak golü bulup geriye yaslanan Bucaspor savunmasını bir türlü aşamadılar. Topu sürekli kanatlara taşımak zorunda kaldıklarından, oyun uzun süre taç çizgisi civarlarında tıkandı. Bu süre içerisinde daha çok kontra ataklarla tehlike yaratmaya çalışan Bucaspor, 35. dakikada Yılmaz'ın serbest vuruştan yaptığı ortada yüzde yüzlük bir gol kaçırdı. Bu pozisyonun hemen ardından Bucaspor üst üste defans ve pas hataları yapmaya başladı. Bu hataların çoğu da kalelerine net pozisyonlar olarak döndü, ancak Altay forvetleri pozisyonları değerlendirmeyi başaramadı. 44. dakikada Şehmus ceza sahası içinde yer kaldı. Şehmus'un kendini yere attığını belirten hakem Özgür Sepin, oyuncuya ikinci sarı karttan kırmızı kart gösterdi.

 
İkinci yarıya Bucaspor dizilişini koruyarak, 10 kişi kalan Altay ise 4-3-1-1 şeklinde çıktı. Şehmus'un atılmasıyla tek forvet kalan Cenk'in arkasında Musa Sinan serbest adam olarak oynamaya başladı. Nitekim 47. dakikada da taçtan gelen topa müdahele etmekte geç kalan Bucaspor defansının arkasına kaçarak skoru eşitledi. Erken gelen beraberlik golünün ve Altay'ın eksik kalmasının etkisiyle ilk yarıdaki roller değişti. Bu sefer baskı kurmaya çalışan taraf Bucaspor olurken, Altay kontra ataklarla pozisyona girmeye çalıştı. İki takımın da ikinci yarıda futbol adına sahaya pek bir şey koyduğunu söyleyemem. Altay sağ kanattan verimli olurken Bucaspor da çoğunlukla uzaktan şutlar denedi. Sıkıcı bir 45 dakika sonunda, penaltı atışlarına gidildi ve Altay 5-4 üstünlük sağlayarak finale kaldı.

 
Genel olarak maçtan notlar vermek gerekirse;
 
Maçın hemen başında trajikomik bir olay yaşandı. 23. dakikaya kadar top toplayıcı çocuklar olmadığından, futbolcular sahanın dışına çıkan topları, kendileri gidip aldılar. Artık çocuklar geç mi kaldı, yoksa organizasyon yapılırken hiç akla gelmedi de maç başladıktan sonra mı ayarlandı bilinmez.

Orta sahayı Bucaspor, Yılmaz'a, Altay ise Serkan Dökme'ye emanet etmiş. Bugün ikisi de yetersiz kaldı. İnsiyatif kullanmaktan çekindiler ve ortadan delici hamleler yapamadılar. Maçın kanatlara sıkışmasının en önemli sebebi bu iki oyuncunun yetersiz performanslarıydı.

Bucaspor'lu Mehmet Batdal'ı ilk kez izledim ve çok beğendim. Mükemmel bir fiziği ve uzun boyuna rağmen hiç de azınsanmayacak teknik becerisi var. Kendisine gönderilen topları ayağında saklamayı başararak takım arkadaşlarına pozisyonlar hazırlıyor. Zaten Bucaspor'un golü de onun bu becerisi sayesinde ortaya çıktı. Yalnız ikinci yarıda bariz bir şekilde oyundan düştü. İlk yarıdaki istekli yapısı kayboldu. Alabileceği bazı hava toplarına bu sebeple çıkmadı ve genelde sabit oynadı.

Bucaspor'un defansı oldukça ağır. Araya top atabilen, hızlı forvetleri olan takımlara karşı sıkıntı yaşayacaklardır.

Bütün bir ikinci yarıyı 10 kişi oynayan ve genel olarak hazırlık maçlarında şimdiye kadar oynadığı futboldan uzak bir görüntü sergileyen Altay'a karşı Bucaspor'un üstünlüğünü koruyamaması düşündürücü.

İzlediğim iki takımın da şampiyonluk yarışı için hazır olduğunu söyleyemem. Altay, yabancılarının katılımıyla toparlar, ancak Buca'ya takviye mecbur gibi görünüyor.


Galatasaray'ın adeta yatırımlık gayrimenkul kıvamına gelen genç forveti Özgürcan Özcan yeni sezonda da kiralık oynayacak. Daha önce Kayserispor, Gaziantepspor ve Sakaryaspor'da da kiralık oynayan Özgürcan'ı önümüzdeki sezon Çaykur Rizespor formasıyla izleyeceğiz. Özgürcan, uzun süredir Bank Asya 1. Lig'in transfer piyasasının en çok konuşulan isimlerinden birisi oldu. Adı, hemen hemen her takımla anıldı. Menajeri arı gibi çalıştı desek yeridir. Gelen her teklife, Özgürcan sadece Süper Lig'de oynamak istiyor cevabını vermesine rağmen çeşitli kanallardan diğer kulüplere oyuncuyu önermeye devam etti. Bu sayede, ortada Özgürcan'la ilgilenen ciddi bir Süper Lig kulübü bulunmamasına rağmen, 1. Lig kulüpleri Özgürcan'ı Süper Lig'e kaptırmamak için fiyat yükseltme yarışına girdi. Bu yarışı kazanan da Abdürrahim Albayrak'ın da katkısıyla, Çaykur Rizespor oldu.

Aslında Özgürcan Özcan, yeteneği tartışılmayacak, transfer yaparken bu tarz menajer oyunlarına gerek duymayacak bir futbolcu. Geçen sezon Sakaryaspor'da gösterdiği performans ve attığı 17 golle kendisini kanıtlamayı başardı. Bu takımda oynadığı maçlardan özellikle Karşıyaka maçına ayrı bir parantez açmak lazım. Ligin 7. haftasında Sakarya'da oynanan maçın ilk yarısını, deplasmanda oynayan Karşıyaka oyunu domine ederek 1-0 önde geçmişti. Bu maç öncesinde Özgürcan'ın hafif bir sakatlığı bulunuyordu ve riske edilmemişti. Ancak maçın gitmek üzere olduğunu gören Sakaryaspor Teknik Direktörü İlker Yağcıoğlu, ikinci yarıya Özgürcan'la başladı. Bu değişiklikle beraber rüzgar aniden tersine döndü. Özgürcan mükemmel bir futbol sergileyerek 3 gol attı ve 82. dakikada alkışlar arasında tekrar kulübeye döndü. 37 dakikada yaptığı operasyonla, aslında bu ligin üstünde bir oyuncu olduğunu daha 7. haftadan kanıtlamıştı.

Özgürcan, sezon öncesi hazırlıklarına da Galatasaray'da başladı. Ancak, Rijkaard'ın gözüne girmeyi başaramadı. Zira, Galatasaray'ın anormal geniş hücum kadrosunun arasında forma şansı bulabilmesi de şüpheliydi. Bu sebepten, bu sezonu da Galatasaray'da geçirmeyecek olması isabetli bir karar. Ancak, adres tartışılabilir. Şahsen, Bank Asya 1. Lig'e fazla olduğu tescillenmişken, tekrardan buraya dönmek yerine, ilk 11'de yer bulabileceği bir Süper Lig kulübüne gitse, onun için daha hayırlı olurdu diye düşünüyorum. 30'luk kağnı gibi defanslarla dolu bir ligin onun futbolunun gelişimine bu saatten sonra katkı sağlaması çok zor. Çaykur Rizespor açısından ise çok önemli bir transfer. Güçlerine güç kattılar ve şampiyonluk iddialarını kuvvetlendirmiş oldular. Eğer bu sezon hedeflerine ulaşırlarsa, Özgürcan da başarının mimarları arasında yer alacaktır.

13 Ağustos 2009


41. TSYD Kupası, Karşıyaka, Altay, Bucaspor ve Çanakkale Dardanelspor'un katılımıyla yarın başlıyor. Maçlar, maalesef Atatürk Stadı'nda oynanacak. Güvenlik gerekçesiyle alınan, ama güvenliği sağlamak adına hiçbir faydası olmayan bir karar. Seyir zevkinin ve izleyici sayısının düşecek olması da cabası. Gelelim maçlar öncesi analizlere.

Dört takım arasında en hazır olanı Altay olarak göze çarpıyor. Kadroyu büyük ölçüde koruyup, transferleri erken yaptılar. Geçen yılın play-off yarı finalisti, yeni sezon öncesinde iki hazırlık kupasına katılıp, altı maç yaptı. Bu maçların hiçbirinde yenilgi yüzü görmeyen Altay, iki kupayı da kaldırmasını bildi. TSYD ile birlikte seriyi üçlemek istiyorlar.

Geçen sezon Süper Lig'in kapısından dönen Karşıyaka ise sezon öncesini alışılmış şekilde geçirdi. Gidenler, kalanlar, borçlar derken kadronun tamamlanması oldukça uzun sürdü. Bu yüzden hazırlık maçlarında, normal sezonda kullanacakları sistem ve kadroyu görebilme fırsatımız olmadı. TSYD kupasında, bu sezon ilk kez vitrine çıkacaklar diyebiliriz. Geçtiğimiz yıl, gençlerle yola çıkan Kaf Kaf, bu sezon tecrübeli isimlere de ağırlık verdi. Cihan Yılmaz ve Rıdvan'ı Süper Lig'e yollayıp, bu oyunculardan elde edilen maddi kaynakla, en sıkıntılı bölgeleri olan forveti sıfırdan kurdular. Okan Öztürk ve Emrah Bozkurt gerçekten dikkat çekici transferler oldu. Önemli kayıplar yaşadıkları orta sahada, yeni gelenler verimli oynarsa, en az geçen sezonki kadar başarılı olacaklarını söylemek makul bir öngörü sanırım. Sezona, en son 1996'da kazandıkları TSYD Kupası ile başlarlarsa da güzel moral olacaktır.

Ligin yeni ekibi Bucaspor'un akibetini kestirmek şimdilik biraz zor. Transfer sezonuna onlarca futbolcuya teklif götürerek girdiler, ancak Yunus Altun ve Erman Güraçar dışında flaş bir transfer yapamadılar. Yetenekli ve genç forvetleri, Mehmet Batdal'ın gidip gitmeyeceği hala belirsiz. Eğer giderse, forvet hattında sadece Yunus ve Türker'le büyük sıkıntı çekerler. Öte yandan hazırlık maçlarında, zayıf rakiplere karşı alınan mağlubiyetler ve oynanan kötü oyun da Bucaspor hakkında karamsar bir tablo çiziyor. Geçen sezon Bank Asya'ya rakiplerini eze eze yükselmeleri, biraz rehavet yaratmış sanırım. Bu açıdan TSYD Kupası, işin ciddiyetini hatırlamaları için faydalı olacaktır.

Bank Asya 1. Lig'e yeni yükselen bir diğer ekip, Çanakkale Dardanelspor ise bu sezon, çoğunlukla kendi yetiştirdiği, yetenekli ama tecrübesiz bir kadroyla mücadele edecek. Yabancılarını dün kadroya katabildiler. Orta sıralarda yer bulmaya çalışacak bir ekip görüntüsü veriyorlar. TSYD kupasına da, kupadan çekilen Göztepe'nin yerine misafir olarak, taraftar desteğinden yoksun katılacaklar. Şu an için, diğer takımlara göre daha bir kapalı kutu olan, Dardanelspor hakkındaki yorumlarımı maçlardan sonrasına bırakıyorum.

Genel olarak baktığımızda, TSYD Kupası, lig için önemli bir prova olsa da sonuçta bir hazırlık turnuvası. Bu turnuvada geçen yıl, 2. lig takımı Bucaspor kupaya uzanırken, Bank Asya şampiyonu olan Manisaspor'un ise vasat bir futbol sergilediğini hatırlamakta fayda var. Bu sebeple bir favori göstermenin gereksiz olduğunu düşünüyorum. Tüm takımlara başarılar...

Şanlıurfalı Galatasaraylılar, "GS Urfa'ya Gelsin" adında bir internet sitesi kurmuşlar. Amaçları 104 yıllık tarihinde hiçbir branşıyla Şanlıurfa sınırları içerisinde maç yapmamış olan Galatasaray'ın futbol takımını canlı izlemek. Hadise gerçekten vahim. Türk futbolunun tekelleşmesinin, İstanbul takımlarının hegemonyası altına girmesinin sebebini gözler önüne sermesi açısından oldukça çarpıcı. Ortada bir İstanbul takımı ve İstanbul'un tam 1263 kilometre uzağında, bugüne kadar hiçbir maçını canlı olarak izlemeden bu takıma gönül veren insanlar var. Yazık! Eğer Galatasaray'ı bu kadar çok izlemek istiyorlarsa ben kendilerine başka bir yol önereyim. Bu ve bunun gibi saçmalıklara harcadığınız mesaiyi, İstanbul takımlarının maçlarını izleyebilmek için kahvehanelere ödediğiniz paraları, kendi şehrinizin takımı için kullanıp, onu Süper Lig'e yükseltmek için uğraşın. Eğer başarırsanız, Galatasaray'ı, bonus olarak da Fenerbahçe ve Beşiktaş'ı, her sene en az birer kere, canlı izlersiniz. Doğup büyüdüğünüz, ekmeğini yediğiniz kente de bir katkınız olmuş olur. Kapiş?


Fotoğraf, Mehmet Ali Şahin'in spordan sorumlu devlet bakanı olduğu günlerden. Cenk İşler, Antalyaspor'a imzayı atarken kendisi de törende hazır bulunmuş. Hatta bizzat masaya oturmuş. Şahin, şimdilerde TBMM Başkanı. Spor kulüpleriyle yakınlığı ise devam ediyor. Dün Karabükspor Yönetim Kurulu'nu makamında kabul etmiş. Çok merak ediyorum. Karabükspor heyeti kendi bölgelerinden bile olmayan bir milletvekilini, hangi beklentilerle ziyaret etti acaba? Bunun bir nezaket veya hal hatır sorma ziyareti olmadığı maalesef çok açık. Bunun alenen yapılması ise bence çok ayıp.

12 Ağustos 2009


Çaykur Rizespor bugün Fenerbahçe ile oynadığı özel maç ile yeni stadının açılışını yaptı. Açılışını Tayyip Erdoğan'ın yaptığı stad gerçekten müthiş olmuş. 15000 kişilik tam bir futbol stadı. Bu sebeple stadın yapılmasında emeği geçenleri tebrik ediyorum. Ancak, bir husus var ki kurcalamamak elde değil. Stadın eski ismi Rize Atatürk Stadyumu. Yeni ismi ise iki gün öncesine kadar Recep Tayyip Erdoğan Stadyumu olacaktı. Böylece halen görevde olan bir başbakanın adıyla anılan iki stada sahip olacaktık. Anlaşılan o ki gelen ve bundan sonra da gelecek tepkilere karşı, Erdoğan geri adım atmış ve stada ismini vermekten vazgeçmiş. Stad, Rize Stadı ismiyle açıldı. Bu durum karşısında, iki soruyu sormadan edemiyorum. Stadın ismini değiştirme gereksinimi neden duyuldu ve bu sevdadan vazgeçilmesine rağmen Atatürk ismi neden inatla kaldırıldı?

11 Ağustos 2009



Bucaspor yönetimi, bir süredir anlamsız bir çaba içerisinde. Kulübün 81 yıllık armasını değiştirmek istiyorlar. Vaziyete, taraftarların gösterdiği yoğun tepkiye rağmen de geri adım atmıyorlar. Kulübe, modern bir kimlik kazandıracaklarmış. Gel gör ki, armayı değiştirmekle mi modernleşiliyor diye sorarlar adama.

Yönetimin bu macerayı sürdürürken bir türlü anlayamadığı iki şey var. Birincisi arma kutsaldır. Onun için oynanır, onun için savaşılır, onun için kazanılır. Kutsal değerleri kurcalayanlara da bu topraklarda pek hoş gözle bakılmaz.

İdrak sıkıntısı yaşanan diğer husus ise kulüplerin gerçek sahibinin taraftarları olduğu. Futbolcular ve özellikle yöneticiler gelip geçicidir. Bir kulübü yaşatanlar taraftarlarıdır. Kulüpler taraftarları varolduğu sürece ayakta kalabilirler. Bu sebeple de bir kulübün böylesine kutsal bir değerini, taraftara rağmen değiştirmeye çalışmak akıl fikir noksanlığına işaret eder. Yanlış hesap da Bağdat'tan döner.

9 Ağustos 2009




1978 Karadeniz Ereğli doğumlu olan Taner Demirbaş futbol hayatına Erdemir Ereğlispor'da başladı. Profesyonelliğe adım atışı ise Bursa Merinosspor'da oldu. Daha henüz 16 yaşında oynamaya başladığı 2. ligdeki ilk sezonunda oynadığı 5 maçta 4 gol attı. Aynı takımla 3. ligde ise 27 kez fileleri sarsarak kariyerine hızlı bir başlangıç yaptı. Daha sonra transfer olduğu Bursaspor'da sadece 1 gol atabilince, ilk 1. lig macerası kısa sürdü. Bursaspor'dan sonra Taner, bir süre Adıyamanspor ve Mobellaspor'da top koşturdu. Adıyamanspor'da da bir buçuk sezonda 33 gol atarak kalitesini kanıtladı.




Ardından 2000 senesinde gerçek anlamda kendini bulacağı ve Süper Mario lakabını alacağı Adana Demirspor'a transferi gerçekleşti. Taner, Adana'da 3 sezonda tam 85 gol attı ve 2003'te takımını ekstra play off'lar sonucunda 3. ligden 2. lige taşıdı. Adana Demirspor'un Karşıyaka'yı yendiği maçın uzatmalarındaki altın gol de Taner'in ayağından geldi.




2. lige yükseldikten sonra Adana Demirspor yönetimi küçülme kararı alınca, Taner de Mersin İdman Yurdu'nun yolunu tuttu ve burada da 1 sezona 15 gol sığdırarak başarılı bir performans sergiledi. Ardından gelen 2004/2005 sezonunda Kayseri Erciyesspor'e geçen Taner, takımıyla 3. ligden 2. lige yükselme sevinci yaşarken, tam 25 gol attı ve 2. kez bir takımı şampiyonluğa taşıma başarısını gösterdi.




Taner Demirbaş'ın istikrarlı performansı ona tekrar 1. lig kapılarını açtı. Ancak, transfer olduğu Malatyaspor'da sezon öncesi bir hazırlık maçında tam 6 gol atıp ben hazırım mesajı vermesine rağmen, Okan Yılmaz'ın arkasında kaldı ve kendisini gösterme fırsatı bulamadı. Devre arasında Sakaryaspor'a kiralanan Taner maç başına 1.30 gol ortalamasıyla 13 gol atarak Sakaryaspor'u şampiyonluğa taşıyan isimler arasında yerini aldı. Sezon ortasında Taner'i gönderen Malatyaspor ise küme düşme üzüntüsünü yaşadı.

Sakaryaspor 1. ligde de, bonservisini alarak Taner'le yola devam etmek istedi ama Malatyaspor onu bırakmayınca tekrardan 2. ligde oynamak zorunda kaldı ve 2006/2007 sezonunda attığı 26 golle, gol kralı oldu.

Ertesi sezona da Malatyaspor'da başlayan Taner Demirbaş, açıklanmayan bir sebeple kadro dışı bırakılınca, tekrardan Sakarya'nın yolunu tuttu. O sezon Sakaryaspor play off yarı finalinde Bolu'ya penaltı atışları sonucu mağlup olup, 1. ligin kapısından dönerken, Taner de sezonu 19 golle kapatmış oldu.




Geçtiğimiz 2008/2009 sezonu ise Taner Demirbaş'ın kariyerindeki en verimsiz sezon olarak göze çarpıyor. Sezon başında Sakaryaspor'un üstüste aldığı başarısız sonuçlar yüzünden kadro dışı bırakılan oyunculardan biri olan Taner, sezonu eski kulüplerinden Kayseri Erciyesspor'da tamamladı ve hiç gol atamadı. Yalnızca Türkiye Kupası'nda 2 gol kaydetti.

Her iki ayağını ve kafasını çok iyi kullanan Taner Demirbaş, kariyeri boyunca toplam 260 gol attı. 3 kere altyapı seviyesinde milli oldu. Sadece 1 kere kırmızı kart gördü. Kişiliği ile her zaman beğeni topladı ve her gittiği takımda taraftarın sevgilisi oldu. 2. ligde transfer listelerinin hep en başında yer alan Taner Demirbaş, 1. ligde ise bence yapamadığı için değil yeteri kadar şans verilmediği için kalıcı olamadı. Onca başarısına rağmen adı bugüne kadar çok duyulmamış olsa da Taner Demirbaş bana göre Türkiye'nin bugüne kadar yetiştirdiği en önemli golcülerden birisi. Liglerimizden gelip geçen ve hiçbir iz bırakmayan onlarca yabancı forvete verilen şans Taner'e verilseydi bugün çok farklı bir noktada olabilirdi. Önümüzdeki sezon Kartalspor'da oynayacak olan usta golcü, geçtiğimiz sezonu telafi etmeye çalışacak. Şahsen, tekrardan eski günlerine döneceğini düşünüyorum. 2. lig golcüsü tanımının oluşmasında en önemli sebeplerden biri olan Taner Demirbaş'a önümüzdeki sezonda sonsuz başarılar.




Nam-ı diğer Kral. Yunus Altun, kariyeri boyunca 3 kez gol kralı olmuş bir isim. Bu sebeple kral lakabını sonuna kadar hak ediyor. Bugüne kadar 13 sezon futbol oynayan Yunus Altun, sadece 54 kez 1. ligde maça çıktı ve şimdiye kadarki kariyerinin çoğunu 2. ligde geçirdi.

1977 İstanbul doğumlu olan Yunus Altun, futbol yaşantısına Fenerbahçe altyapısında başladı. Profesyonelliğe geçişi ise 1996 senesinde Hatayspor formasıyla 2. ligde oldu. Hatayspor'da geçirdiği ilk sezonda 7, ikinci sezonda ise 10 gol atarak kariyerine iyi bir başlangıç yaptı. Daha sonra transfer olduğu Kayseri Erciyesspor'da bir başka ikinci lig efsanesi Mustafa Kocabey'le takım arkadaşı oldu. İlk sezonda Mustafa Kocabey'in arkasında kalan Yunus Altun, ikinci sezonunda ise 16 gol atma başarısını gösterdi.

Ardından Konyaspor'a geçen Yunus Altun, takımının klasman grubuna yükseldiği ilk sezonunda da geçen sezonda attığı gol sayısına ulaşarak, yine 16 gol attı. Aynı takımda oynadığı ikinci sezonlarda gösterdiği yükselişi Konyaspor'da da tekrarlayan Yunus, ikinci sezonda attığı 28 golle ilk gol krallığına ulaştı.




Yunus Altun'un bir sonraki durağı ise Çaykur Rizespor oldu. Rize'deki tek sezonluk macerasında attığı 24 golle üstüste ikinci kez gol kralı olma başarısını gösterirken takımını 1. lige taşıyan oyuncuların başında geldi. Çaykur Rizespor'la birlikte Yunus, bir daha hiçbir takımda bir sezondan daha fazla oynamadı. 2003/2004 sezonunda Rize'den Elazığspor'a geçen Kral, iki sezon sürecek olan 1. lig serüvenine başladı. 1. ligdeki ilk sezonunda kaydettiği 17 gole rağmen kulübü Elazığspor sonuncu olarak, küme düşme üzüntüsünü yaşadı. Sonraki sezona Malatyaspor'da başlayan Yunus, sezonun sonunu Diyarbakır'da getirirken, sadece 5 gol atabildi. Böylelikle Kral'ın 1. lig macerası da sona erdi.




2005/2006 sezonunda Yunus Altun, Bursaspor formasıyla 2. ligde şampiyonluk yaşarken, 12 golle takımının en golcü oyuncusuydu. Buna rağmen Bursaspor, Yunus'la yollarını ayırınca, bir sonraki durak Mardinspor oldu. Mardinspor'da hiç gol kaydedemeyen Yunus, sezonun ikinci yarısında gittiği Kocaeli'nde ise yalnızca iki kez fileleri havalandırabildi.




Kötü geçen sezonun ardından kendini, 3. ligde, Etimesgut Şekerspor'da bulan Yunus'un bu lige fazla olduğunu kanıtlaması uzun sürmedi. 2007/2008 sezonunda Yunus 16 golle, 3. kez gol kralı oldu. Tekrardan 2. lige dönen Yunus'un bu seferki adresi ise Karşıyaka oldu. Sezona umut veren bir futbolla başlayan Yunus, ilerleyen maçlarda Serkan İrdem'in ve Bursaspor'dan takım arkadaşı Eser Yağmur'un arkasında kaldı ve nadiren ilk 11'de yer bulabilmeye başladı. Yunus, sezonu 4 golle tamamlamasına karşın, oynadığı 28 maçta gösterdiği mücadeleyle 1. ligin kapısından dönen Karşıyaka'da performansıyla övgü alan isimlerden birisi oldu. Özellikle ilerlemiş yaşına rağmen, kaybetmediği temposu ve yorulmayan yapısıyla dikkat çekti.




Bugüne kadar toplam 178 gol atan Kral, sadece bir kez kırmızı kart gördü; 5 kez Ümit Milli Takım'a seçildi. Attığı gollerin yanı sıra, özellikle uzun boylu santraforlarla gösterdiği uyum ve yaptığı asistlerle de dikkat çekti. Kariyerinde 3 kez gol kralı olan Yunus Altun, biri şampiyonlukla iki kez de üst lige çıkma sevinci yaşadı. Futbol hayatının sonlarına yaklaşmış olsa da, bence Yunus 1-2 sezon daha 10 golün üstünde bir sayıya ulaşabilecek kapasiteye ve kondisyona hala sahip. Karşıyaka'yla sözleşmesi sona eren usta golcü önümüzdeki sezon Bucaspor'da top koşturacak. 2. ligin yeni ekibi Bucaspor için oldukça isabetli bir seçim. Tecrübesiyle Buca'ya önemli bir katkı sağlayacaktır. Kral'a yeni sezonda başarılar diliyorum.

 
Meşale Kokusu