-->

16 Eylül 2009


Dört maç sonunda galibiyetle tanışamayan ve sadece iki puanla 16. sırada bulunan Orduspor'da kötü gidişin faturası idarecilere kesildi. Sportif Direktör Hüseyin Kutay ve İdari Menajer Turgay Poyraz görevlerinden alındı. Ayrıca futbolculara da 5000'er TL ceza kesildi. Bu sefer kafası ilk kopanın bir teknik direktör olmaması sevindirici, ancak Orduspor taraftarına göre vaziyetin asıl suçluları hala koltuklarında oturuyor. Özellikle Turgay Poyraz'ın transferlerde önemli hatalar yaptığını düşünenler olsa da çoğunluğun fikri, bu iki ismin günah keçisi olduğu yönünde. Yöneticilerin takımın başarısından çok kendi ticari çıkarlarıyla ilgilendikleri, açık açık konuşulmaya başlanmış. Sabırlar taşma noktasına gelmiş gibi görünüyor. Bu haftaki Dardanelspor maçından da olumsuz bir sonuç çıkarsa, maçtan sonraki günlerde Ordu'da ortalık iyice karışabilir.


Giresunspor, Yüksel Yeşilova'dan boşalan teknik direktörlük görevine Levent Eriş'i getirdi. Taraflar geçtiğimiz hafta da görüşmüş, ancak anlaşma sağlanamamıştı. Aradan geçen bir kaç günde Levent Eriş'in kararını neyin değiştirdiğini az çok tahmin edebiliyorum. Açıkçası Eriş'in son dönemdeki kendisine sabıka yaratan hareketleri yüzünden, dümene geçirilirken iki defa düşünülmesi gerekiyor. Karşıyaka ve Adana Demirspor maceralarına ve bu kulüplerden ayrılış biçimine baktığımızda, kendi takımını kurmaktan ziyade, kurulu ve potansiyel gördüğü bir düzene konup olası başarısızlıkta sorumluluğunu azaltan ve daha iyi bir fırsat yakaladığında da affetmeyen bir yapısı olduğunu görüyoruz. Gemiyi ilk terk eden olmaya meyilli maalesef. Zor günler geçiren Giresunspor'a kısa vadede mutlaka bir canlılık getirecektir, ancak yönetimin Eriş'le ilgili uzun vadeleri planlara çok fazla bel bağlamamasını öneririm. Zira bu sezon Süper Lig'e çıkamazlarsa -ki çok olası gözükmüyor- Levent Eriş'in seneye de Giresun'da kalacağını hiç zannetmem.

Ek: Bugün sözleşmenin sezon sonuna kadar olduğu açıklandı. Süper Lig'e çıkılırsa dört yıllık imzalanacakmış. Ben demiştim demek için bundan daha uygun bir ortam olamaz sanırım.

13 Eylül 2009

Yıllarca kendilerini yırttılar, durdular. Baba Hakkılar'dan, Sebalar'dan söz ettiler. Beşiktaşlı duruşu diye diye başımızın etini yediler. Gün oldu devran döndü ve en sonunda ölüye küfrettiler. Beşiktaş tribünleri bugün, hiçbir zaman üzerlerinden lekesi silinmeyecek bir ayıba imza attı. Galatasaray'ın kurucusu Ali Sami Yen'e hep bir ağızdan küfür ettiler. Bence ne izahı, ne de özrü olabilecek bir vaka. Bugüne kadar tribünlerde bu kadar bel altı bir hareket gördüğümü hatırlamıyorum. Yazıklar olsun. Demek ki Beşiktaşlı duruşu 3-0'a kadarmış.

Not 1: Dün yazıyı yazarken Manisaspor tribünlerinin Özgür Soylu'ya ettiği küfürleri unutmuşum. Acının tazeliği açısından, o olay bundan da vahimdi. Atlamadan geçmemek lazım.

Not 2: Ben Galatasaray'lı değilim.

Gol olacak maç santrasından belli olurmuş. İlk düdükle beraber Galatasaray beklendiği gibi yoğun presle başladı. 4. dakikada gelen gole kadar da Beşiktaş'a adeta top göstermediler. Golden sonra oyun biraz dengelenmiş gibi görünse de, Galatasaray'ın oyun hakimiyetini elden bırakmadığını söyleyebilirim. Defansın arkasına atılan toplarla etkili olmaya çalışan Beşiktaş hücumcuları sürekli ofsayta takılırken, Galatasaray Sabri ve Keita'yla sağ kanattan etkili bindirmeler yaptı. Genel olarak baktığımızda oldukça vasat, topun iki kaleden de uzak kaldığı, orta saha mücadelesinden ibaret bir ilk yarı izledik.

İkinci yarıya daha etkin başlayan taraf iki oyuncu değişikliği yapan Beşiktaş oldu. Tabata'nın yerine Fink girince orta alanda dinamizm kazandılar. Zira 65'e kadar da, Serdar Özkan'la ciddi pozisyonlara girdiler. Ancak bu dakikada Rüştü, maçtaki ikinci ikramını yapınca Beşiktaş bir anda oyundan düştü. Beşiktaşlı futbolcular, oynuyoruz oynuyoruz, bu adam yüzünden gol yiyoruz havasında sahada öylesine dolaşmaya başladılar ki bence haklılar. Maçın temposunun yerlerde süründüğü kalan 25 dakikada Galatasaray bir gol daha bulunca, pek de bir şey oynamadan 3-0'lık flaş bir skora erişmiş oldu.

Ağır mağlubiyetin bir numaralı sorumlusunun Mustafa Denizli olduğuna kimsenin itirazı yoktur sanırım. Formsuz Nihat'ı tek forvet çıkartmak, Sabri ve Keita ikilisinin karşısına Yusuf ve İsmail'i koymak, Ekrem Dağ ve Tabata'yla Galatasaray orta sahasına karşı ayakta kalmaya çalışmak intihardan farksız hareketler. Özellikle sol kanattaki tercihiyle Sabri'nin uzun süre sonra tribünler tarafından bu kadar yoğun şekilde alkışlanmasını sağladı. Rijkaard cephesinde ise her şey bildiğimiz gibi. İşleyen makinayı çok fazla kurcalamadan yoluna devam ediyor. Böyle olunca da derbinin ikinci yarısında oyuncu deneyecek skor rahatlığına ulaşıyor. Bazı dersler çıkartılması gereken bir durum.

Sonuç alarak daha 5. haftadan Beşiktaş 6 puanla, Galatasaray'ın 9 puan gerisine düştü. Bu saatten sonra bu fark kapanır mı? Bence mümkün değil. Eğer hafta içi ManU karşısında da 5'li 6'lı bir skor olursa Mustafa Denizli'ye kibar bir dille kapı gösterilir. Böylece Beşiktaş her sezon tazminat ödeme geleneğini de sürdürmüş olur.

 
Meşale Kokusu