-->

22 Ağustos 2009


Beklenen oldu. Bucaspor, Kocaelispor'u çok rahat geçti. Haftanın kalan maçlarında sürpriz bir skor çıkmazsa, Bucaspor bu haftayı lider kapatacak gibi görünüyor. Lige yeni çıkmış bir ekip için rüya gibi bir başlangıç. Velhasıl Kocaelispor'un mevcut durumunu göz önüne alırsak, bu skorun çok da aldatıcı olmaması gerekiyor. Bugün o sahada Bucaspor'un yerinde geri kalan 16 takımdan herhangi biri olsa, skor muhtemelen yine buna benzer şekilde olacaktı.

Bu maçta Bucaspor'un en önemli kazancı 3 puan değil, Mehmet Batdal'ın sezona 2 golle başlaması diye düşünüyorum. Yıllardır patlayacak diye beklenen genç oyuncunun vakti geldi galiba. TSYD'de çok beğenmiştim. Bu maçta da başarılı performansını sürdürdü. Bir parantez de Yılmaz için açmak istiyorum. Yılmaz artık maalesef bitmiş. Bu kadar kolay bir maçta bile pek ortalarda görünmedi. Maça katkısı 35-40 metreden frikikler denemekten ibaretti. Onlar da sürekli barajda son buldu. 37 yaşında Bank Asya 1. Lig'in fiziksel zorluğunu kaldırabilecek gibi durmuyor.

Bunların dışında maç hakkında çok da yazılabilecek bir şey yok. Bucaspor ilk yarıdan maçı bitirip, ikinci yarı rölanti futbola döndü. Sezonun geri kalanı için ölçü olamayacak bir maçtı. Rehavete kapılmamaları lazım.

21 Ağustos 2009


Bucaspor maçı öncesinde yeni transferlerine lisans çıkartabilmek için federasyona 7.5 milyon TL yatırması gereken Kocaelispor, verilen sürenin sonunda bu parayı yatırmayı başaramadı. Bucaspor maçına geçen sezondan sözleşmesi devam eden 4 ve A2 takımından A takıma aldıkları yukarda fotoğrafları bulunan 12 futbolcu ile çıkacaklar. Toplamda 18 kişilik kadroyu bile tamamlayamıyorlar. Anadolu'nun en önemli temsilcilerinden, bir zamanların efsane takımı Kocaelispor'u bu hallerde görmek gerçekten üzücü.

Göztepe ve İskender Tuğsuz vakasını hatırlayanlar için yaşananların hemen hemen aynı olduğunu söyleyebilirim. Bu sefer başrolde Serhan Gürkan var. Seçimlerde katakulliyle seçilen bir başkan, sürekli artan borçlar, olmadığı halde harcanan paralar ve sonucunda gelen transfer yasağıyla birlikte yüzüstü bırakılan bir kulüp. Kişisel hırslarını camiaların geleceğinin önünde tutan insanlar yüzünden, Kocaelispor sezonun açıldığı haftaya belirsizliklerle dolu bir kongre süreciyle giriyor. Daha önce kulüple hiç ilgisi olmayan insanları kulübe üye yaparak kongreden onların oylarıyla galip çıkan Serhan Gürkan, yeniden aday olabileceğinin sinyallerini verdiği için şu an kimse de elini taşın altına koyamıyor. Çünkü verecekleri paraların ne için kullanılacağından emin olamıyorlar.

Kulübün toplam borcunun 60 milyon TL civarında olduğu söyleniyor. Tesislerin satılması gündemde. Eğer kongreden bu yükü kaldırabilecek çok güçlü bir yönetim çıkmaz ve transfer yasağı kalkmazsa, maalesef Kocaelispor'un rotası TFF 2. Lig gibi görünüyor. Hatta yönetime talip çıkmaması durumunda kulübün kayyuma devri de söz konusu. Kısaca özetlemek gerekirse durum vahim. Şu an uçurumdan atlamış durumdalar. Düşüş orada son bulur mu, yoksa Göztepe gibi en dibe kadar giderler mi bilinmez. Ancak, paraşütü açmak için şimdiden çok geç kalınmış olabilir.

20 Ağustos 2009

Usain Bolt, 9.58'den yalnızca 4 gün sonra, daha da inanılmazını yaptı. 200 metrede yeni dünya rekoru 19.19. Korkutucu!

Levadia Tallinn takımının antrenörü Marco Kristal: "Buraya gelip oynamak bizim için de büyük bir şans. Oyuncularımız da sabırsızlıkla bu maçı bekliyor. Özellikle seyircinin baskısıyla çok zor bir maç olacağını biliyoruz. Fakat buna karşın maç 0-0 başlayacak. Biz de neler yapabileceğimizi göreceğiz."

FC Sion Teknik Direktörü Didier Tholot: "Bugün de tekrar ediyorum: maçın büyük favorisi Fenerbahçe'dir. Fakat bizde onlara karşı bir şeyler yapmak istiyoruz."

Toulouse Teknik Direktörü Alayin Casanova: "Trabzonspor'a saygı duyuyoruz. Birebir isim vermek yerine rakibimizi bir ekip olarak değerlendiriyoruz. Ayrıca rakibimizde Alanzinho gibi tanıdığım etkili isimler var. İyi bir ekip ile oynayacağız. Ama bizim Trabzonspor'dan bir korkumuz yok. Korkumuz olsaydı zaten buralara gelmezdik."

Shakhtar Donetsk Teknik Direktörü Mircea Lucescu: ''Çok zor bir maç olacak."

Tallinn ve Sion cepheleri karamsar, Toulouse ise iddialı olarak özetlenebilir. Lucescu ise bildiğimiz gibi; mütevazi.


Turkcell Süper Lig'in başlamasıyla daha da artan hasret sona eriyor. Bank Asya 1. Lig 2009/2010 sezonu Cumartesi günü Bucaspor - Kocaelispor maçıyla başlıyor. Şimdilik ilk haftanın fikstürünü, hakemlerini ve yayın akışını verip, sezon öncesi değerlendirmemi daha sonraya bırakıyorum.

22 Ağustos Cumartesi:
20.30 Bucaspor - Kocaelispor: Mete Kalkavan (D Spor Naklen)

23 Ağustos Pazar:
16.30 Boluspor - Mersin İdmanyurdu: Mustafa Öğretmenoğlu
16.30 Gaziantep Büyükşehir Belediyespor - Konyaspor: Zafer Demir
20.30 Samsunspor - Kardemir Karabükspor: Hüseyin Sabancı
20.30 Adanaspor - Karşıyaka: Nihat Akman (Seyircisiz)
20.30 Kayseri Erciyesspor - Dardanelspor: Çağatay Şahan (D Spor Naklen)
20.30 Altay - Kartalspor: Fethi Serkan Koçak
20.30 Giresunspor - Orduspor: Erbay Aldemir (Seyircisiz)

24 Ağustos Pazartesi:
20.30 Hacettepe - Çaykur Rizespor: Mürvet Sezer (D Spor Naklen)

Liverpool'dan zerre hazzetmem. Benitez'den ise açık açık nefret ederim. Çapsızlığını her daim sergilemeyi başarabilen bir isim(teknik direktör diyeceğim ama dilim varmıyor). Yine kendine has transferlerden birini gerçekleştirdi. 30 yaşındaki defans oyuncusu, Sotirios Kyrgiakos, sağlık kontrolünden sonra £2m karşılığında Liverpool'lu olacak. Liverpool'un defansında sakatlıkların da etkisiyle bir rotasyon sıkıntısı yaşandığı aşikar, ancak çözüm bu muydu dememek elde değil. Bir hedeflere bakıyorum, bir de gerçekleştirilenlere. Bir türlü bağdaşmıyor. Madem nasıl olsa Gerrard var, gerisi yalan, o her şeyi halleder diye bakılıyor. O zaman Benitez'e de pek lüzum yok bence. Takımı da Gerrard kursun, çıkarsın sahaya oynasınlar. Şimdikinden çok da farklı bir pozisyonda olacaklarını zannetmiyorum.

Transfer spekülasyonları süre dursun Southgate, elinde olduğu sürece Tuncay'dan faydalanmak istediğini açıkladı ve ona süre vermeye devam ediyor. Swansea karşısında 67'de oyuna girip 82'de kafayla takımının üçüncü golünü atmıştı. Salı akşamı da Scunthorpe karşısında 74'de oyuna girdi. Gol atamasa da takımı 2-0'lık galibiyete ulaştı. Görünen o ki Tuncay, futbola Middlesbrough'da devam etmeyecek, ancak hala Middlesbrough'nun futbolcusu olduğu sürece kulübüne hizmet etmesi için hiçbir engel yok. Sezer ve Ufuk'u kadro dışı bırakan Manisaspor'a örnek olması dileğiyle...

Newcastle United, İngiltere'de sevdiğim takımlardan birisidir. Genel olarak Avrupa'da o dönemde, sevdiğim futbolcular hangi takımlardaysa onları desteklerim. Bir de Portsmouth, Deportivo La Coruna, Falkirk gibi bazı, şampiyonlukla genelde işi olmayan ama her daim sempati duyduğum takımlar vardır. Newcastle da bu grubun içindedir. Bu sebeple geçen sezon 48749 kişi ortalamayla, seyirci rekorları kıra kıra, küme düştüklerinde oldukça üzülmüştüm. Neyse ki Championship'e düşmelerine rağmen kadrolarında Ameobi, Alan Smith, Gutierrez, Coloccini gibi ilk seneden Premier Lig'e dönüş sinyalleri veren isimler var. Ligin ilk haftasında West Bromwich'le deplasmanda oynadıkları maçtan beraberlikle dönseler de evlerinde art arda iki galibiyet alarak yüreklere su serptiler. Reading karşısında hattrick yapan Ameobi Sheffield'ı da boş geçmeyince 3 maçta 7 puana ulaştılar. Güzel bir başlangıç. Umarım gerisi de gelir. Bu arada rekortmen taraftarın yeni sezon istatistiklerini de pas geçmeyelim. Reading maçında 36994 kişi St James' Park'taydı. Belli ki 3-0 etkisini hemen göstermiş. Bu geceki rakam 43904. İlk iki maçın ortalaması yaklaşık 41000. Küme düşmüş bir takım için oldukça etkileyici.

18 Ağustos 2009

Tam yanıbaşımdayken

Şimdi çok uzaklarda
Elleri ellerimdeyken
Şimdi gözyaşlarımda

17 Ağustos 2009

Boluspor tribünlerinde geçtiğimiz yıl müthiş bir uygulama başladı. Stadın bir bölümü sadece çocuklara ayrıldı ve bu bölüme çocuk tribünü adı verildi. Velileri, çocuklarını maçtan önce bu tribüne bırakıp, maçtan sonra da teslim alıyorlar. Çocuklar maç boyunca Bolulu Yarenler grubundan bir abileriyle maçı izleyip, Boluspor'a destek veriyorlar.

Uygulama bence iki açıdan çok önemli. Birincisi, çocuklara küçük yaştan kendi şehirlerinin takımının sevgisi aşılanıyor. Böylece senede bir kere Fenerbahçe'yi, Galatasaray'ı şehirlerinde izlemek için gün saymak yerine iki haftada bir tuttuğu takımı desteklemek için stada koşacak taraftarlar yetiştiriliyor. Diğer bir önemli nokta ise stadda bulunan diğer taraftarların küfür etmeden veya çeşitli istenmeyen olayları gerçekleştirmeden önce iki defa düşünmelerinin sağlanması. Stadda örnek olmaları gereken miniklerin olduğunu bilen taraftarlar, daha sorumlu davranmak zorunda kalıyorlar.

Boluspor bu yıl uygulamayı genişleterek çocuklara forma hediye etmeye de başlayacakmış. Ayrıca diğer bazı kulüpler de çocuk tribünü uygulamasını başlatmak için harekete geçmişler. Boluspor'u ve Bolulu Yarenler grubunu böyle bir güzelliğe ön ayak oldukları için tebrik ederim. En yakın zamanda tüm stadlarımızda birer çocuk tribünü görmek dileğiyle...

O olmasa hayranı olunacak insanları, sıradan hatta kötü gösteriyor der ve çekilirim. Söylenecek söz de bırakmadı zaten.


Bank Asya 1. Lig'de bazı maçlar vardır ki, izlediğinize, izleyeceğinize pişman olursunuz. Parmakla sayılabilecek kadar az gol pozisyonu, orta sahada 30-40 metre içine sıkışan top kapma kavgası, değil 3, 2 pas bile yapamadan kaybedilen toplar ve safi fiziki mücadele yüzünden futboldan soğursunuz. İzmir'in iki Bank Asya 1. Lig temsilcisi, Altay ve Karşıyaka arasında, bugün oynanan İzmir TSYD Kupası Finali'nde de tam bu tanıma uyan bir oyun sergilendi. Açıkçası sezonun henüz başında, daha iki gün önce kırıcı birer maç oynayan iki takımdan da daha fazlasını beklemiyordum zaten.

Maça daha hızlı başlayan taraf Altay oldu. Birkaç defa ceza sahasına girip tehlike yarattılar, ancak bu tehlikeler şutla sonuçlanamadı. Oyunun ilk 15 dakikasında Karşıyaka defansı inanılmaz aksadı. Çok sayıda top kaybı ve pozisyon hatası yaptılar. 15'ten sonra Karşıyaka toparlayıp, oyunu Altay yarı sahasına yıkmaya başladı. Orta sahada daha çok topa hakim olan ve ayağa paslarla etkili olmaya çalışan bir görüntü sergilediler. Altay ise daha çok defans arkasına uzun toplar denedi. Maalesef, iki takımın girişimleri de sonuçsuz kaldı. Hücum bölgesine gönderilen her top defanslardan, duvara çarpar gibi geri döndü.

İkinci yarı, Karşıyaka'nın daha derli toplu gözüktüğünü söyleyebilirim. Timuçin, Serdar ve Emrah değişiklikleriyle dinamizm yakalayıp bir kaç pozisyona girdiler, ancak garip bir şekilde kaleye şut atmaktan çekindiler. Katı defansı aşamayacağını anlayan Altaylı futbolcular 30'dan şutlar denerken, Karşıyaka forvetleri ceza sahası içinde dahi pas yapmaya çalışıp pozisyonları erittiler. Son 10 dakikaya kadar Altay hemen hemen hiçbir şey üretmedi. 80'den sonra ise kontra ataklar ve basit defans hataları sonucunda birkaç pozisyona girdiler, ancak topu filelere göndermeyi başaramadılar. Nihayetinde son derece kısır geçen ve iki takımın da kazanmayı hak etmediği maçın normal süresi sona erdi ve penaltı atışlarına geçildi. Penaltılarda rakibine 4-3 üstünlük kuran Altay, TSYD Kupası'nı 17. kez müzesine götürdü. Bu kupayla beraber Altay, sezon öncesinde katıldığı 3 hazırlık kupasını da kazanmış oldu.

Maçtan Notlar

  • Her iki takım oyuncularında da form düzeyinin düşüklüğü bariz bir şekilde göze çarpıyor. Kondisyon eksikliklerini fiziki güçle ve sert müdahalelerle kapatmaya çalışınca bol bol faul yaptılar. Bu yüzden özellikle ikinci yarıda sürekli olarak oyun durdu. Topla oynanan süre ciddi anlamda çok düşüktü.
  • Karşıyaka'da Reha Kapsal 4-5-1 inadından vazgeçmiş, ancak sağ açık Güney'den forvet yaratma sevdası devam ediyor. Çok isteyerek aldığı Erçağ'ı iki maçta da denemedi.
  • Altay'ın ne oynamak istediğini gerçekten anlayamadım. Diziliş klasik 4-4-2 ama sistemin neyin veya kimin üzerine kurulu olduğu tamamen belirsiz. Fuat Yaman, maçtan önce gönderin ileri sekerse koşar vurursunuz demiş galiba.
  • Karşıyaka, sol bekte alternatifi olmamasının sıkıntısını daha ilk maçtan yaşadı. Serkan sakatlanınca yerini, orta saha oyuncusu Taha'yla doldurmaya çalıştılar. Bu maçı öyle veya böyle atlattılar ama sezon içinde böyle bir riski göze almaları büyük kumar olur.
  • İki takımın da beklerinin hücuma katkısı neredeyse sıfırdı. Zaten boylamasına dar olan oyun, bu yüzden bir de enlemesine daraldı. Uzunca bir süre maç, basketbol sahası kadar bir alanda oynandı.

16 Ağustos 2009

"2 aydan fazla süredir gezmediğim, görmediğim ülke kalmadı. Avrupa'nın bir çok kulübünü ziyaret ettim. Bizzat ziyaret edemediklerimle de uzun uzun telefon görüşmeleri yaptım. Bu süreçte kendimi sevgilileriyle telefondan konuşmaya doyamayan liseli aşıklar gibi hissettim. Gerçekten çok heyecanlıydım ama bir türlü aradığımı bulamadım. Ben ne kadar formasına aşık bir oyuncu imajı versem de bildiğiniz gibi para hayatımdaki çoğu şeyden önce geliyor. Avrupa'nın terbiyesiz, cimri kulüpleri de, krizi bahane edip beni üçle beşle kandırmaya çalışınca hayaller suya düştü tabii. Ayrıca yurtdışını aramak da ne kadar pahalıymış arkadaş. Transfer yapıcam derken 5 sayfalık fatura yaptım. 1 kuruş için çocuğunu kesmekten çekinmeyecek menajerim Figer az kalsın kalp krizi geçiriyordu. Günlerdir bu yüzden ensemde boza pişiriyor. Yeni sözleşmeme telefon faturalarıyla ilgili bir madde de koydurmalıymışım. Tam da bu sırada Fenercell imdadıma yetişti. Baktım hem Fenerbahçe'nin verdiği parayı kimseden alamayacağım, hem de Fenercell'le bedavaya Uruguay'daki eşi dostu arayacağım; hemen çaktım imzayı. Eh zaten bana da çok sevdiğim kulübümden başka bir yere gitmek yakışmazdı değil mi ama? Yeni sezon öncesinde taraftarlarımıza da bir mesajım var. Eurolar coşturur, Fenercell konuşturur. Sizleri çok seviyorum."

Diego Alfredo Lugano Moreno

 
Meşale Kokusu