-->

10 Mayıs 2010


Hafta sonu TB2L Final Grubu maçlarını izlemek için Sinan Erdem Spor Salonu'ndaydım. Maçların Beko Basketbol Ligi'ne yükselecek takımları belirlemek kadar Dünya Şampiyonası için de önemi vardı. Zira şampiyonanın kalbinin atacağı salon olan Sinan Erdem test edilecekti. Bu yüzden ilk olarak salondan bahsetmek gerekir sanırım.

İçini ilk defa gördüğüm Sinan Erdem Spor Salonu beklediğimden çok daha güzel çıktı. Biz genelde böyle dev yapıları beton yığınına çeviririz ama bu sefer çok şık bir işe imza atılmış. Özellikle orta kattaki localar bambaşka bir hava katmış. Tabii ki bazı eksiklikler var ama genellikle ince iş. Yalnız bir tane çok büyük eksik var. O da tavan skorbordu. Maalesef tavan Abdi İpekçi'dekine benzer bir skorbordu taşıyamıyormuş. Bu yüzden böylesi bir salonda dam üstünde saksağan gibi duran klasik skorbordlarla idare edilecek. Bunun haricinde genel olarak beklediğimize değmiş. Özellikle ulaşım açışından, sapa Abdi İpekçi'ye göre çok rahatlayacağız. Sadece bu bile, bu salonu sevmek için yeterli bir sebep. İlerleyen günlerde burada uluslararası bir özel turnuva da düzenlenecek. O zaman salonun iyi veya kötü yanlarını daha iyi anlayacağız.

Gelelim maçlara. İlk maç, Yozgat ayağının sonucunda büyük avantaj kaybeden iki ekip, Hacettepe Üniversitesi ve Torku Selçuk Üniversitesi arasındaydı. İstanbul'a 3'te 0'la gelen Selçuk için ölüm kalım mücadelesi olduğundan daha stresli olan taraf onlardı. Hacettepe de ilk dakikalarda biraz tutuk görünse de yavaş yavaş oyunun kontrolünü aldılar. Selçuk anlamsız bir şekilde şuta yönelik hücumlar oynadıkça da maç otomatikman Hacettepe'ye geldi. Selçuk'un 33 tane 2 sayılık atış denerken 30 tane 3 sayılık denediğini söylersem ne kadar dengesiz bir hücum organizasyonu sergiledikleri gözünüzün önünde canlanır sanırım.

Bu maçın ardından Trabzonspor - Olin Gençlik mücadelesi vardı. Hafta sonunun kaderini çizecek maç buydu ve önemine yakışır bir şekilde zevkli, mücadeleli ama garip bir maç oldu. Toplam 93 sayı oldu ve yalnızca bir oyuncu çift haneli skor üretebildi. Trabzonspor seyircinin de gazıyla maça 7-0'lık seriyle başladı. Ancak futbola haddinden fazla aşina ama basketbola da bir o kadar uzak olan Trabzon seyircisi takıma desteğin değil kendi şovunun peşine düşünce işler değişti. Olinliler'in açtığı Ultraslan pankartının üstüne bir anda ortalık karıştı. Tabii ki bu tamamen provokasyon amaçlı bir hareketti ama böyle her tahrike kapılırlarsa TBL'de çok ceza yerler. Basketbol kendi özel seyircisini yaratan bir spordur. Umarım bu Trabzon'da da gerçekleşir de böyle manzaraları çok sık görmeyiz. Bu kargaşa sırasında Olin 8-1'lik seri yakalayarak durumu eşitledi.

Trabzon 11-8 önde başladığı 2. çeyrekte ilk basketi 6:17'kala bulabilse de bir anda açılıp farkı 11'e çıkardı. Bunun üzerine mola alan Olin, alan savunmasından vazgeçince yeniden direnç kazandılar ve oyun dengelendi. Ne var ki adeta periyot skoruyla (26-18) biten devrenin ardından, geri kalan bölüm Olin için çok zor geçecekti. Çünkü en çok direnç gösteren oyuncularından biri olan 35'lik Engin Algın devrenin bitişine 24 saniye kala 3. faulünü yaptı. Devre boyunca genel manzara penetreyi zorlayarak bol bol faul kazanan ama bunları sayıya çeviremeyen bir Trabzon ve oyunda kalabildiği sürece topu Engin'e indirmeye çalışan ama o kenara geldiğinde şuta abanan Olin'den ibaretti.

3. çeyrekte ise roller değişti. Trabzon 3 dakikada faul hakkını doldururken Olin'in henüz faulü yoktu. Trabzon'a sadece 6 sayı şansı verdikleri bütün bir çeyrek boyunca iyi savunmayla farkı 3'e kadar indirdiler ve maça yeniden ortak oldular. Bunun moraliyle başladıkları son çeyrekte de 7.14 kala ilk kez öne geçtiler (35-36) ama geçmez olaydık demişlerdir sanırım. Maç boyunca pek ortalıkta gözükmeyen, zaten sadece 10 dakika oynayan Melih Kabakçı'nın üst üste 3 üçlük bulduğu süre zarfında 14-1'lik seri yakalayan Trabzonspor bir anda aldı maçı götürdü.

Böylece daha ilk günden iki takımın kaderi çizilmiş oldu. Trabzonspor, Olin Gençlik'i yenerek çıkmayı, Torku Selçuk Üniversitesi de Hacettepe'ye yenilerek çıkamamayı garantiledi. Bu yüzden de pazar günkü Olin Gençlik - Hacettepe maçına kadarki maçlar formaliteye dönüşmüş oldu. Maalesef bu maçın ancak son periyoduna yetişebildim. Maç boyu Olin kaçmış, Hacettepe kovalamış. Son periyotta da yakaladılar ama nefesleri yetmedi. 65-58'lik skorla galip gelen Olin, TBL'ye çıkan ikinci takım oldu.

Gelelim genel gözlemlere. Açıkçası bu dört takımın dördü de TBL'de ihtiyaç duyulanın yarısı kaliteye bile sahip değiller. Hepsi mücadele ağırlıklı, yeteneğin çok ön plana çıkmadığı basketbol oynadılar. Hakemler de sertliğe gereğinden fazla müsaade edince maçlar kavga dövüş kıvamında geçti. 6 maçta da aynı senaryo yaşandı. Maçların başlarında içeriye top indirmeye çalışan, penetreleri zorlayan oyuncular sonlara doğru sertlikten yılıp sürekli üçlük zorlamaya başladılar. Hatta daha iyi üç atan TBL'ye çıktı bile diyebiliriz. Takımların hiçbirinde genç yetenek diyebileceğimiz bir oyuncuya rastlamamak şaşırtıcı oldu. Biraz ışığı olanların hepsi 87 ve öncesi doğumluydu. Bir tek Trabzonspor'dan 90 doğumlu Volkan İncekara çabukluk sorununu aşabilirse bir yerlere gelebilir gibi görünüyor.

Yani Trabzonspor'un ve Olin'in çok ciddi transferler yapmaları gerekiyor. İki takımdan da en fazla üçer oyuncu TBL'deki kadrolarda bulunabilir. Gerisi gereksiz ağırlık olur. Şahsen özellikle seyirci evrimini gerçekleştirmiş ve her maç salonunu dolduran bir Trabzon'un her zaman bu ligde olmasını isterim. Önümüzdeki sezon için Medical Park'la isim anlaşması da yapmışlar. Mutlaka iyi bir bütçeleri olacaktır. Yalnız baş antrenör Alaeddin Yakan'ın bile basın toplantısında 4 büyük kavramından bahsetmesi endişe verici. Acilen bu futbol kafasından sıyrılmaları gerekiyor. Türkiye'de basketbol ve futbol geceyle gündüz gibidir. Adapte olamazlarsa bu macera bekledikleri kadar güzel geçmez. Neyse uzatmayayım. Bekleyip göreceğiz. Şimdilik iki takımı da tebrik ediyor ve hoşgeldiniz diyorum.

 
Meşale Kokusu