-->

17 Ekim 2009

16 Ekim 2009

Beklenen oldu ve Murat Aksu, Beşiktaş başkanlığı için adaylığını açıkladı. İlk tepkiler genel olarak, eh işte şeklinde. Yıldırım Demirören'den kurtulma ihtimali yüzleri güldürüyor. Ancak, Murat Aksu ismi bazı soru işaretlerini de doğurmuyor değil.

Babasının bile yeter ki şirketlerden uzak dursun mantığıyla, Beşiktaş'a harcadığı paralara göz yumduğu Demirören'in döneminde Beşiktaş camiası, en kötüsünü gördü. Tam manasıyla dibe vurdular. Olay artık öyle bir hale geldi ki, sokaktan bir adam çevirip Demirören'in karşısına başkan adayı yapsalar seçilme ihtimali var. Bu sebeple Murat Aksu, seçime hemen hemen herkesin desteğini alarak girecek. Böylesi bir desteğin de kendisine önemli bir kredi sağlayacağı şüphesiz. Zaten görevi, özellikle son dönemde bütün kararları eleştirilen bir yönetimden devralacağı için, icraatlarına ilk etapta hep olumlu gözle bakılacaktır. Belirli bir süre, karşısına sert bir muhalefet çıkmayacaktır.

Peki şartlar bu şekilde gelişmeseydi ve camia kim olursa olsun düşüncesinde olmasaydı Murat Aksu'nun seçilme şansı ne olurdu? Aksu, kariyeriyle oldukça dikkat çeken bir isim. İzmir Fen Lisesi'nden mezun olmuş, ancak lisans eğitimini hukuk alanında almış. Amerika'da da işletme üzerine yüksek lisans yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde İşletme Yönetim ve Organizasyonu konusunda doktora yapmış. 2001 yılından beri Aksu-Savaş-Çalışkan isimli avukatlık firmasının ortağı olan Murat Aksu'nun geçmişte çalıştığı şirketler arasında Demirören Enerji A.Ş. dikkat çekiyor. Ayrıca boks, kayak ve futbol federasyonlarında da çeşitli kademelerde görevler almış.

Buraya kadar herşeyin toz pembe olduğunu söyleyebiliriz. Ne var ki Aksu ailesinin siyasi kimliği, yazının başında da değindiğim gibi büyük bir soru işareti. Murat Aksu'nun babası Abdülkadir Aksu, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin mevcut genel başkan yardımcısı. Daha önce de İçişleri Bakanı olarak görev yapmıştı. Beşiktaş tribünlerinin genel siyasi görüşünü göz önüne aldığımızda AKP'li bir başkana çok da sıcak bakmayacakları tahmin edilebilir bir şey. Zira Murat Aksu'nun ikinci başkan olduğu dönemde aracılık ettiği Cola Turka sponsorluğuna az buz tepki gelmemişti. Aksu başkan olduğu takdirde şüphesiz ki hükümetten belli konularda destek alacaktır. Ancak, destek almakla yandaş olmak arasındaki ince çizgiyi aşarsa bazı sıkıntılarla karşılaşacaktır. Kaldı ki Aksu hakkındaki mevcut iddialar, daha şimdiden, önemli bir kesimin bu adaylığa karşı çıkmasına neden oldu. Başkan seçildiği takdirde de bu kesimin onu hiçbir zaman hazmedemeyeciğini, başarı veya başarısızlık durumlardan bağımsız bir şekilde, ne olursa olsun karşısında olacağını düşünüyorum. Bu açıdan bakıldığında Murat Aksu'nun başkanlık sürecinin benzer sebeplerle olmasa da Yıldırım Demirören'inki kadar sancılı geçmesi muhtemel.

Sonuç olarak, seçim günü geldiğinde, sadece Yıldırım Demirören ve Murat Aksu aday olurlarsa, Aksu'nun kazanma ihtimali çok yüksek. Ancak bunu sağlayan en önemli unsurun da zamanlama olduğu ortada. Eğer, Aksu Beşiktaş'ın bu kadar zor bir zamanında ortaya çıkmasaydı, arkasında böyle bir destek göremezdi. Seçilirse, nasıl olsa bundan kötüsü olamaz mantığıyla seçilecek. Fakat bu şartlar altında seçilen bir başkanı Beşiktaş camiasının ne kadar sahipleneceği belirsiz. Bence seçim gününe kadar daha geniş bir kitle tarafından kabul görecek bir ismin ortaya çıkması ve Murat Aksu'nun da onun listesine dahil olması, hem kendisi hem de Beşiktaş için daha hayırlı olacaktır.

14 Ekim 2009

Fatih Terim basın toplantısında öyle de olabilir, şöyle de olabilir ama böyle de olabilir diyerek, nereye gideceği hakkında kafaları bir güzel karıştırdı. Stresli günlerin ardından üstünden sorumluluğu atınca, Terim'in mizahi kişiliği tekrardan gün yüzüne çıkmış. Basın toplantısında, tabiri caizse biraz makara yaptı gibi geldi bana. Peki Fatih Terim'in bir sonraki adresi neresi olacak? Bence Milano sokakları.

İki taraf da birbirine bundan daha çok ihtiyaç duyamazdı. Moral ve motivasyon olarak dibe vuran Milan için dünyanın sayılı motivasyon ustası teknik direktörlerinden Fatih Terim'den daha ideal bir isim aklıma gelmiyor. Hocanın da şu an kendini yeniden kanıtlama ihtiyacı duyduğunu düşünüyorum. İçler acısı hali yüzünden kimsenin Milan'da çalışmaya yanaşmadığı bir ortamda, kurtarıcı olarak eski kulübüne dönüp, orada bir mucize yaratma ihtimalinin Fatih Terim'in içinde fırtınalar kopardığına eminim.

Bu işin olmaması için bence hiçbir engel yok. Şahsen de Fatih Terim'i tekrardan Milan'da görmeyi çok isterim. Hazır Maldini de bırakmışken böyle bir transfer gerçekleşirse, bu ülkenin yetiştirdiği en iyi teknik direktör olan Terim'in tekrardan hak ettiği saygıyı görmesi için büyük bir fırsat olur.

13 Ekim 2009



Buralarda olmadığım dönemde Bank Asya 1. Lig'den dikkatimi çekenler:

  • Adanaspor cephesinde beklentilerim gerçekleşmiş. Kemal Kılıç dümene geçmiş. Bu konu hakkında yazacağımı yazmıştım zaten. İğrenç bir işe imza attılar. Gurur duysunlar kendileriyle.

  • Bucaspor ise Kemal Kılıç'tan boşalan yeri Özcan Kızıltan'la doldurmuş. Çok sağlıklı bir karar olduğunu düşünmüyorum. Günü kurtarmak adına düşük masraflı bir tercih yapılmış. Böylece bu seneki hedeflerden de vazgeçilmiş bence.

  • Çaykur Rizespor başkanı Halim Mete, ''Geçtiğimiz hafta aldığımız Gaziantep Büyükşehir Belediyespor yenilgisinin hesabını başbakanımıza verdim. Bana, 'Ne oldu neden yeniliyorsunuz' diye mağlubiyetin hesabını sordu. Her Rizeli'ye olduğu gibi en başta sayın başbakanımıza hesap vermek zorundayım. Bunun için, bu hesabın kolay verilmesi için mutlaka başarılı olmak zorundayız'' şeklinde bir açıklama yapmış. Bu işleri artık bu kadar aleni yapmaları beni korkutmaya başladı. Çekin artık elinizi şu ligden. YETER!

  • Ligin dibine demir atan, galibiyetsiz Orduspor da teknik direktörünü değiştirmiş. Osman Özdemir'in yerine Adanaspor'dan ayrılan Ekrem Al gelmiş. Kan değişimi etkisinden fazlasını beklememek lazım.

  • Karşıyaka ve Altay bariz bir çıkış içine girmiş. İyi futbolla gelen başarılı sonuçlar, İzmir'in Süper Lig hasretinin bitmesi adına umut veriyor. Hadi inşallah.

Fatih Terim'in istifasının ardından herkes gönlünden geçen isimleri yazıp çizmeye başlamış. Ben de eksik kalmayayım. Benim, A Milli Takım Teknik Direktörü olarak görmek istediğim isim Mircea Lucescu'dur. Rumen teknik adam, bana göre futbolu tam manasıyla çözmüş sayılı isimlerden. Maç kazanmak için neler yapılması gerektiğini en iyi bilenlerden biri. Kendisinin CV'si de malum. Bugüne kadar başardıkları, bu görev için bence fazlasıyla yeterli. Hele ki Shakhtar'da gerçekleştirdiği uzun vadeli yapılanma, tam da bizim isteyip de bir türlü başaramadığımız bir şey. Ayrıca Lucescu, teknik direktör Türk mü olsun, yabancı mı olsun tartışmasını da ortadan kaldıracaktır. Şahsen, Lucescu'yu her zaman bir Rumen'den ziyade bir Türk olarak görmüşümdür. Eğer federasyon, bizden biri sıfatının en çok yakıştığı yabancılar arasında olan bu babacan adamı ikna edip de getirirse, hiç hazzetmediğim Mahmut Özgener'i alnından öper, ekibini de son zamanlardaki en basiretli yönetim ilan ederim.

 
Meşale Kokusu