-->

28 Kasım 2009



Adana Demirspor
Adanaspor
Ankaragücü
Antalyaspor
Beşiktaş
Boluspor
Bursaspor
Eskişehirspor
Fenerbahçe
Galatasaray
Gaziantepspor
Gençlerbirliği
Göztepe
Karşıyaka
Kocaelispor
Sakaryaspor
Samsunspor
Trabzonspor

Ne dersiniz? Müthiş olmaz mı? 20000 seyirci ortalamalı, gerçek Süper Lig... Her hafta sonu Türkiye'nin yollarında onlarca deplasman otobüsü. Kıran kırana rekabet. Bol bol derbi.

10'u zaten Süper Lig'de. 5'i Bank Asya'da. 3'ü de 2. Lig'de. Belki bir gün... Neden olmasın?

26 Kasım 2009



Açık söyleyeyim, çok ağır bir mağlubiyet bekliyordum. Moskova'dan umulan sonuç gelmeyince, Beşiktaş'ta motivasyon falan kalmamıştır diyordum ama oynadıkları stadın adının Rüyalar Tiyatrosu olduğunu unutmuşum. Beşiktaş, bu tiyatroda Alex Ferguson'a bela olan Türk takımları kervanına katılırken, Avrupa Ligi rüyasını da sürdürmüş oldu. Artık kendi göbeklerini, kendileri kesecekler. CSKA'yı iki farklı yenerlerse tarih yazarlar.

Maça dair bütün istatistiklerde, Manchester'ın çok arkasında kalan Beşiktaş, sadece koşulan mesafede rakibini geride bırakmış. Galibiyetin şifresi hakkında önemli bir veri. Beşiktaş çok koştu, çok mücadele etti bugün. Tello'nun her şeyiyle Boliç'inkine benzeyen golünden sonra, Beşiktaşlı futbolcular rakibi ceza sahasının içine sokmamak için yapılması gerekenlerin hepsini eksiksiz yaptılar. Bu sayede son dakikalarda Rüştü'nün, bizi eski günlere götürdüğü iki kurtarışına kadar aman aman bir tehlike oluşturamadı United.

Mustafa Denizli de ilk Şampiyonlar Ligi galibiyetini aldı sonunda. Gerçekten fıkra gibi adam. Sen üst üste o kadar maç kaybettikten sonra dört puan al. Bunlardan birisi Wolfsburg deplasmanında olsun, üçü de Old Trafford'da. Anlatsan inanmazlar. Bu arada hep kızardım Batuhan'ı oynatmıyor diye ama bu akşamki saçma sapan sarı karttan sonra, sopayla dövse yeridir. Zaten hoca bugün istediğini sever istediğini de döver. Gidip Yıldırım Demirören'e bir tokat atsa, gıkı çıkmaz Y.D'nin. Malum gün onun günü! Tadını çıkarsın. İki hafta sonra CSKA maçından istediklerini alamazlarsa ağzının tadı yine kaçacaktır.

25 Kasım 2009


24 Kasım 2009





NTV Spor kuruluşundan beri öncülüğü ve kalitesiyle spor izleyicisini kendisine hayran bıraktı. Aramızda artık duygusal bir bağ var diyebilirim. Öyle ki şahsen ağırlıklı takip ettiğim Avrupa ligleri bile NTV veya NTV Spor'un yayınlayıp yayınlamadıklarına göre şekilleniyor. Yani TRT'de Bundesliga'yı izlemek yerine, NTV'de İran ligini izlemeyi tercih ederim. Ancak son zamanlarda bariz bir şekilde geride kalmaya başladıkları bir konu var: görüntü kalitesi. Kalitesiz diye yerden yere vurduğumuz Turkcell Süper Lig'i bile HD formatında izleyebiliyorken, NTV Spor La Liga'yı hala nostaljik maçlar kıvamında yayınlıyor. Özellikle bazı NBA maçlarını insanın gerçekten izleyesi gelmiyor. Malum kıçımızda don yok ama artık gecekondularımızda bile LCD TV'ler duvarları süslüyor. Digiturk Plus aboneleri de hızla artmakta. Bence artık NTV Spor'un HD'ye geçme zamanı geldi de geçiyor bile. Her tarafından kalite akan bir kanalın böyle bir imkanı kullanmaması, yayın akışının en önemli parçalarından biri olan maçları, TRT 3'le aynı kalitesizlikte yayınlaması olacak iş değil. Yakın zamanda bu konuyu gündeme alacaklarını umuyorum.

23 Kasım 2009




Günlerdir bıkmadan, usanmadan Tanjevic hakkında görüşlerimi dile getirmeye çalışıyorum. Diğer blogları da takip ediyorum ve genelde Tanjevic'le ilgili aynı şeyler yazılıyor. Şu ana kadar okuduğum istisna 1-2 kişi dışında herkesin buluştugu ortak payda, hem Fenerbahçe'ye hem de Milli takımımıza yararından çok zararı olduğu. Son iki haftada Fenerbahçe, dört maçın dördünü de kaybetti ve hala yönetim Tanjevic'in arkasında. Kaybedilen Karşıyaka maçını Aziz Yıldırım'ın izledigini gördükten sonra bu sefer kesin kovuldu dedim ama o da olmadı. Dün akşam yapılan açıklama da umutlarımın iyice azalmasına sebep oldu.

Unutmadan Karşıyaka'yı bu mütevazi kadroyla, Fenerbahçe karşısında aldıkları galibiyetten dolayı tebrik etmek lazım. Son bir kaç yıldır alıştığımız sayı kralı Karşıyaka'dan çıkar geleneğinin bu sene de bozulmayacağını Ryan Toolson'la görmüş olduk. Neyse konumuza dönmek gerekirse ben yönetimin yaptığı bu gereksiz inadı anlamakta güçlük çekiyorum. Neden bu adama bu kadar tahammül ediliyor anlayamıyorum. Başarılı olsa neyse de, ne başarısı var da hala burada? Yönetim, neden Fenerbahçe'nin hedeflerine bu adamla gidemeyeceğini anlamak istemiyor? Web sitesinden açıklama yapılıyor: Tanjevic'in arkasındayız. Buna zıt haber yapanlar hangi amaca hizmet ediyor merak ediyoruz diyorlar. Benim görüşüm, yazdıklarıyla Fenerbahçe'nin menfaatine hizmet ettikleri.

Madem bir açıklama yapmayı uygun görüyorsunuz, taraftarın ve kamuoyunun merak ettiği soruların cevaplarına da yer verirseniz, verdiğiniz kararın anlaşılması kolay olur. Ama siz Tanjevic'in kalma sebeplerini açıklayamazsanız, neden arkasında olduğunuzu söylemezseniz, sadece Fenerbahçe yıpratılmaya çalışılıyora bağlarsanız konuyu, o zaman anlaşılması zor olur ve bu haberler yapılmaya devam edilir. Bundan sonra bir açıklama yapılırsa eğer bu açıklamada, iki senedir yüksek bütçelere rağmen yaşanan hüsranın baş sorumlusu Tanjevic'e gösterilen sabrın sebeplerine de yer verilmesini bekliyoruz.

22 Kasım 2009




Bir maça öncelikle beraberliği hedefleyerek çıkmak anlaşılabilir bir durum. Ancak, muhtemel beraberlikler arasından sadece 0-0'a odaklanmak İddaa'da skor bahisi oynamaktan farksız. Tamamıyla ya tutarsa mantığı. Karşınızda bugünki Beşiktaş gibi mutlak galibiyeti hedefleyen bir takım olunca da tutmuyor tabii.

Denizli'nin sahaya sürdüğü takımın hücumcu bir 11 olduğunu iddia edemem ama en azından kafalardaki mantalite hücum odaklıydı. Daum'un takımına aşıladığı düşünce ise önce tutalım, sonra belki vururuz şeklindeydi. Aslında ilk yarıda Fenerbahçe amacına ulaşmaya oldukça yaklaştı. Verilmeyen penaltının maçın kaderine etki etmiş olabileceği herkesin malumu ama skorun 3-0 yerine 3-1 olmasını sağlamaktan öteye de gitmeyebilirdi.

Maçın seyrini esas değiştiren olay Emre'nin sakatlanması oldu. Artık açıkça görülüyor ki, Alex Fenerbahçe'nin beyniyse, Emre de kalbi. Şafak Sezer'in dediği gibi, 'kalp atacak aga. Kalp önemli!'. Hele ki beyinin durduğu böylesi maçlarda çok daha önemli. Beşiktaş'ın ilk golü Emre sakatlandıktan hemen sonra, ikinci golü de çıktıktan hemen sonra geldi. Biri ortadan koşu yapan Fink'in füzesiyle, diğeri de tamamıyla ortadan gelişen bir organizasyonla. İkisi de Emre'nin bölgesinin boşalması sebebiyle. Jet-Lag Lugano önderliğindeki defansın payını da yadsımamak lazım tabii.



Ard arda yenilen iki gol ve Emre'nin mecburi değişikliği sonrası Fenerbahçe'nin tekrardan oyuna ortak olmasını beklemiyordum zaten ama Daum'un da futbolcularla birlikte maçtan kopması hiç hayra alamet değil. Wederson değişikliğiyle neyi amaçladığını gerçekten anlayamadım. Acaba Uğur Boral kadroda olsaydı, onu da oyuna alıp sol kanadı dörtler miydi diye düşünmedim değil. Bu değişiklik yüzünden Andre Santos'u da oyundan almak zorunda kalarak iki değişiklik hakkını heba etmiş oldu. Beşiktaş defansının arasında heder olan Kazım'ı, kenarda Semih otururken ikinci yarıya başlatarak da kırmızı kartı tetikledi. Kazım'ım sindiği maçlarda pimi çekilmiş el bombası kıvamına geldiği sır değil zaten. Eninde sonunda illa ki patlayacaktı. Gitti kendine has kırmızı kartlardan birini gördü ve maçın Fenerbahçe adına bitişini ilan etti.

Maçtan sonra, Beşiktaş'ın farkı dörde indirmesi ve net skorun etkisiyle, lig şimdi başlıyor havası esmeye başladı. Bir maçlık vasatın hafif üzerine çıkan performans, haftalardır Beşiktaş kötü oynayarak kazanıyor, bu balon illa ki patlar şeklindeki algıyı çabuk değiştirdi. Haftaya fark tekrar yediye çıkarsa, Beşiktaş yine yarıştan kopmuş olmayacak mı bu mantıkla? Şahsen, Beşiktaş'ı hala yarışın dışında görüyorum. Bugün puan farkı kalmamış olsa bile aynı şeyi söylerdim. Henüz şampiyon olacak takım gibi oynadıkları bir maç izleyemedik. Bu takımın sezon başından beri hazırlık maçları dahil ilk defa üç gol attığını unutmamak lazım. Eğer ilerleyen haftalarda bir kaç tane oyunu domine ederek kazandıkları maç olursa, şampiyonluk şanslarından söz etmeye başlayabiliriz. Tabii bu arada camia içinde yaşadıkları sorunları da çözmeleri lazım.

 
Meşale Kokusu