-->

18 Mart 2010


Avea sponsorluğunda, cumartesi günü oynanacak, Fenerbahçe - Gaziantepspor maçına bir adet daha Türk Telekom tribünü bileti veriyoruz. Sorulacak soruya doğru cevap veren ilk kişi biletin sahibi olacak.

Soru:
Ülkemiz şu an FIBA Dünya Sıralaması'nda kaçıncı sıradadır ve 1. sırada olan ülke hangisidir?

Lütfen cevapları yorum olarak ve iletişim bilgilerinizi yazmadan gönderiniz.

Bileti diavolo kazanmıştır. Kendisini tebrik ediyor ve iletişim bilgilerini rica ediyoruz.


"Mart Çılgınlığı" sebebiyle bugün, NTVSpor.net'te bir NCAA rehberi yayınlandı. Rehber çok güzel, çok hoş da maalesef çalıntı. Hani esinlenme olur, bilgilenme olur tamam da; copy paste yaparken sürekli yakalanan acemi öğrencilerden hiçbir farkları kalmamış. Bir de İsmail Şenol bu sabah canlı yayına çıkıp, editörümüz söyle güzel, böyle şahane bir rehber hazırladı diye açıklama yaptı. Üzüldüm açıkçası. En güvendiğimiz yer bile böyle işlere kalkışıyorsa yanmışız biz. Aslında birebir kopyalanan bölümleri buraya koyup karşılaştırma yapmak istedim ama o kadar çok ki, blogun en uzun postu ortaya çıkabilirdi. İki yazının da linkini veriyorum. İsteyenler inceleyebilir.

Basketbolseverler
NTVSpor

17 Mart 2010

Avea sponsorluğunda, cumartesi günü oynanacak, Fenerbahçe - Gaziantepspor maçına iki adet Türk Telekom tribünü bileti veriyoruz. Sorulacak soruya doğru cevap veren ilk iki kişi biletlerin sahibi olacak.

Soru:
Ülkemizde düzenlenecek 2010 FIBA Dünya Şampiyonası için hangi ülkeler Wild Card kazanmıştır?

Lütfen cevapları yorum olarak ve iletişim bilgilerinizi yazmadan gönderiniz.

Kazanlar scugnizzi ve Murty oldu. Kendilerini tebrik ediyor ve iletişim bilgilerini rica ediyoruz.


Kendi kendime, artık emek hırsızları, pardon Diyarbakırspor hakkında yazmama sözü vermiştim ama dayanamadım. Sağdan soldan duyduğum aymaz yorumlar, ikiyüzlü fısıltılar, basiretsiz tavırlar beni yine klavyenin başına oturttu.

Neymiş efendim, Diyarbakırspor düşürülmemeliymiş. Neden? Yahu neden? İte kaka çıkardınız da ne oldu ki, düşürmeyeceksiniz. Yanlış anlaşılmasın. Zorla düşürülsün demiyorum ama Bursaspor maçında yaşananlarla, Büyükşehir Belediyespor maçında yaşananları ayrı kefeye koyarak, kararın manipüle edilmesine de sonuna kadar karşıyım.

Saha dışı etkenlerle bir maçın yarıda kalmasının cezası hükmen mağlubiyet değil mi? Öyle. Peki biz neyi tartışıyoruz hala? Diyarbakırspor hiç üzerinde düşünmekle, kafa yormakla uğraşmadan, iki hükmen mağlubiyet sebebiyle küme düşürülmelidir. Aksini bana kimse anlatamaz.

Diyorlar ki, bu seferkine göz yumulsun, hükmen mağlup sayılmasınlar, böylece de kümü düşürülmesinler. Başka dinamikler var, bunları göze almayalım, ortalık karışmasın falan filan... Peki güzel kardeşim, üçüncü seferde ne yapacaksın? Belli ki bu adamlar gemi azıya aldı. Çıldırmış bir şekilde nereye saldıracaklarını şaşırdılar. Muhtemelen bu yaşananlar son olmayacak. O zaman, hak ettiler artık ama mı diyeceksin? Bu işin kriterinin kural kitabında yazanlar olması gerekmiyor mu? Vicdani, siyasi, askeri kriterler koyarsak gün gelir, bu işin içinden hiç çıkamayız. Lütfen saçmalamayınız.

16 Mart 2010


Bir süredir taraftarları canından bezdirmek için yapmadığını bırakmayan İtalya İçişleri Bakanlığı'na tokat gibi bir cevap geldi. İtalyan taraftarlar, ülkelerinin EURO 2016 adaylığının aleyhinde propaganda yapmaya başladılar. Kendi ülkesinde bile maçları organize etmeyi beceremeyen, güvenliği sağlamanın tek yolu olarak taraftarları stadlara sokmamayı gören bir ülkenin, Avrupa Futbol Şampiyonası'nı düzenlemeyi hak etmediğini söylüyorlar. Buraya tıklayarak daha detaylı bilgi alabilirsiniz. Kendilerini canı gönülden destekliyoruz :)


Dün başlayan 3. dalga bilet satışı yoğun ilgiyle karşılaştı. Sınırlı sayıda sunulan 'Şampiyonluk Paketi' ve 'Yarı Final & Final Paketi' seçenekleri tükenmiş durumda. Şu an sadece grup, eleme ve çeyrek final maçlarının biletleri paket halinde alınabiliyor. Tahminim onların da çok az kaldığı yönünde. Maalesef ilerleyen tarihlerde tükenen paketlerin yeniden sunulması beklenmiyor. Şimdilik iki seçenek var gibi görünüyor. Finalleri izlemek isteyenler, ya haziranda çıkacak günlük biletleri bekleyecekler, ya da şampiyonada ilerleyeceğini düşündükleri takımların opsiyon haklarını sadece 20TL karşılığında elde edip kendilerini garantiye alacaklar.

14 Mart 2010


Daum'un dünkü maçtan sonra kendisine sorması gereken soru budur. Cevabı ben vereyim. Fenerbahçe belki de son yılların en kötü hücum performansını sergilerken, kenardan çoban gibi maçı seyretti. Hatta seyretmekle de kalmadı, bilakis saçma hamlelerle yangının ortasına körükle daldı.

Şöyle bir genelleme yapsam, fazla itiraz eden olmaz sanırım: Bir maç, iki takımın defans hatları arasında 60 metreden fazla mesafe varsa alta, 70 metreden fazla mesafe varsa 0-0'a gider. Dünkü maç ikinci kategoriye net bir örnekti. Ceza sahası ön çizgisinin hizasında sabitlenmiş savunma oyuncularının arasında öylesine giden, gelen bir top ve inanılmaz bir pozisyon kısırlığı. Fenerbahçe'nin koca maçta kaleyi bulan şutu yok!

Maç öncesindeki Gökhan Ünal ve Deivid sürprizleri umut veriyordu aslında. Nitekim fena da başlamadılar. En azından istekliydiler ama ne zaman Deivid içe Topuz kanada geçti; Fenerbahçe fişi çekti. 22. dakikada Bilica'nın değerlendiremediği pozisyon maçın kaderini değiştirebilirdi. Burada penaltı çalınabilir miydi acaba? Bu arada 14. dakikada Vederson'un görmesi gereken net kırmızı kartı da atlamamak lazım. Dakikalar geçtikçe, direnci artan bir  Gençlerbirliği ve dur bakalım bir rakibi tartalım derken, kantarın topuzunu kaçıran bir Fenerbahçe izledik.

İkinci yarının başlamasıyla durum Fenerbahçe için iyice vahimleşti. 62. dakikadaki Emre'nin yeter lan tadında vuruşuna kadar bunaldılar da bunaldılar. Sanki soyunma odasından geriye dönen sadece bedenleri olmuştu. Ne var ki Emre'nin şutundan sonra da pek bir şey değişmedi. Kaleci Serdar'ın eline ilk ve son kez top değdiğinde dakika 77 idi ve bu da çıkıp rahatlıkla aldığı bir yan toptu desem, bu kadar anlatmana gerek yokmuş; şunu baştan söylesen biz anlardık nasıl bir maç olduğunu diye düşünürsünüz sanırım.

Maçın hakkı beraberlikti ama iki takım da o birer puanı bile hak edecek bir oyun sergilemediler. O yüzden daha fazla kafa şişirmeyeceğim ama parantez açmadan rahat edemeyeceğim bir konu var. Bu Vederson'a bir an önce bavullarını toplatıp hadi abisi denmemesinin sebebi nedir? Daha iki hafta önce Alex'in kırmızı kart gördüğü hareketin aynısını yapmasına, her serbest vuruşa anlamsızca salça olmasına, lakayıt tavırlarına, kademeye rica minnet girmesine nasıl katlanılıyor? Benim haftada bir gün izlemeye dayanamadığım bu adamın biletini onu her gün izleyen Daum neden kesmiyor? Özer gibi bir adam varken nasıl oluyor da bu futbolcu bozmasına formayı veriyor?

 
Meşale Kokusu