-->

24 Mayıs 2010


Bu 14. sezondu. Karşıyaka'nın en son Süper Lig'de olduğu 1995-1996'dan beri geçen 14. sezon. Aradan geçen 14 yılda 3. ligi bile gördü bu gözler. Daha geçen seneye kadar da Süper Lig'in yanına bile yaklaşılamadı. Son iki sezonda ise en azından playoff'a kalıyoruz ama neye yarıyor derseniz, Altay'ın kader arkadaşı olmaktan başka hiçbir şeye.

Geçen yıla göre daha bir umutluydum aslında. Bu sefer öyle diğerlerinden çok üstün bir takım yoktu dörtlünün içinde. Ne var ki evdeki hesap çarşıya uymadı. Zulümpiyat'taki zulümden de beter futboldan pek tabii gol sesi çıkmadı ve iki İzmirli daha ilk maçtan birbirinin yoluna taş koymuş oldu. Erdoğan Arıca ile Güvenç Kurtar sanki hangimiz daha korkağız yarışına girmişlerdi. Arada birazcık öne çıkan takımın diğerini şamar oğlanına çevirdiğini ikisi de görmezlikten geldi. Son dakikalarda yaptıkları yalandan değişiklikler ise güldürürken düşündüren cinstendi. Ali Sami Yen'den ise tam dört defa gol haberi geldi ve Konyaspor çoğunluğun favorisi Adanaspor'u 3-1'lik skorla geçerek büyük avantaj yakaladı.

İkinci maç ise Konyapsor'la ölüm kalım maçıydı. Beraberliğin bile çok kötü sonuç olacağı maçta mağlubiyet eve dönüş demekti. Şaşırtıcı bir şekilde baskılı başladık maça. Topu sürekli rakip sahada tutmayı başarabiliyor ama bu sefer de tehlikeli alana taşımakta zorlanıyorduk. Neyse böyle devam etsin de bir tane atarız diyordum ki sahneye Fırat Aydınus çıktı. Topun taca çıktığının uzaydan bile görülebildiği pozisyonda verdiği devam kararı ile Konyaspor'un golünün asistini yapıyor ve bizi 15. sene mücadelesine doğru yolluyordu. İlk maçta da Kuddusi Müftüoğlu, Karşıyaka'ya uğurlu geliyor söylemlerinin altında ezilip iki tane penaltı vermediğinde dur bakalım demiştik ama bu kadarı da fazlaydı artık. Hele ki golden sonra itiraz eden futbolculara karşı takındığı tavır tam çıldırmalıktı. Hep 1. Lig'in en büyük dezavantajlarından birisi maçların alt klasman hakemleri tarafından yönetiliyor olmasıdır derdim ama artık kesinlikle 1. Lig maçlarında üst klasman hakemi görmek istemiyorum. Üst klasman hakemleri, bu maçları aşağılık komplekslerini yenmek için bir fırsat olarak görüyorlar. 1. Lig takımlarında oynayan futbolcuları küçük gördüklerinden sahada onları sanki babalarıymış gibi azarlamaya falan çalışıyorlar. Mecburen de kendini ezdirmeyenler sarı kart görüyor, kaderine razı olanlar da sinirlenip performans düşüklüğü yaşıyorlar. TFF ve MHK'nın bu duruma dikkat etmesini tavsiye ederek maça dönelim. Gol henüz 12. dakikada geldiğinden maçı çevirmek için epey süre vardı ama rakip kulübede oturan adamın adı da Ziya Doğan'dı. Sayesinde 78 dakika boyunca şu manzarayı izledik: Karşıyaka, Çanakkale geçilmezi oynayan Konyaspor'un üzerine topu şişiriyor, karambol sonucu topu alan Konyalılar ilerideki tek adam Eser'i buluyor ve Eser'de topu taşıyabildiği kadar taşıyıp Karşıyakalılar'a geri teslim ediyor. Sonrasında ise her şey yeniden başlıyor. Sevgili Erdoğan Arıca da takımı alışmadığı bir sistemde oynatırken bir de Mutlu'dan iç orta saha yaratmaya çalışmak, Erçağ'ı sağ kanada hapsetmek gibi abuklukların peşine düşünce doğal olarak Karşıyaka da öyle çok zengin hücum varyasyonları falan sergileyemedi. Şişirilen toplar hep Konyalılar'ın önüne düştü ve doğal olarak beklenen gol bir türlü gelmedi. Basiretsizin son düdüğüyle beraber de 14'ün 15'e dönüşümü tamamlanmış oldu.

2 yorum:

Özgür MERT dedi ki...

Olmayınca olmuyo değil, isteyince oluyor bu işler. Bucaspor en güzel örnek. Ben yanarım yanarım basketbol şubemize yanarım. Yine futbol kamburumuz olacak.

Canali dedi ki...

çok doğru yazmışsın. Söyleyecek söz bulamıyorum. Bu takıma bu kadar kötü top oynatılmaz. ilk maçta atağımız bile yoktu, kaleye doğru dürüst şut çekilmedi. Tabi hata oyuncularda değil... Yönetimde.

 
Meşale Kokusu