-->

18 Ekim 2009

Bu akşam, milyarda bir görülen klavye alerjisi yüzünden yazılarına ara veren Stiglitz ile beraber (artık sitem etmesem içimde kalacaktı), Gol Atan Kaleye blog vasıtasıyla Avea'dan kazandığımız biletler sayesinde Rakamla 10'dan 1903'ün ev sahipliğinde Beşiktaş - Kasımpaşa maçını izlemek için İnönü Stadı'ndaydık. Maçı, kanatlarında Yusuf ve Nihat, ön liberosunda da Toraman oynadığı için şişirme toplardan başka bir yolla sahasından çıkamayacağı belli olan Beşiktaş'la, deplasmanda oyunu rakip alana yıkmayı başarmasına rağmen ceza sahası civarında eli ayağına dolaşan Kasımpaşa'nın 3. lig seviyesindeki mücadelesi şeklinde tek bir cümleyle özetlemek mümkün. Bu yüzden uzun uzun bir maç yorumu yapmaya gerek görmüyorum.

Gelelim asıl meseleye. Yıldırım Demirören'e gösterilen tepkiye bugüne kadar televizyondan şahit olabildiğim için olayın vehametini kavrayamamışım. Bütün bir stad, hep bir ağızdan böylesi coşkulu bir tepki gösterirken hala o koltukta oturmak anlaşılabilir bir durum değil. Ya şeref tribünü ses geçirmez camla kaplı ya da Yıldırım Demirören kulaklarına kocaman pamuklar sokmuş. Hala istifa etmemesi için başka bir sebep düşünüyorum; bulamıyorum. Hani yüzsüz diyeceğim ama ondan sonra da ayıp etti oluyoruz. Gel gör ki bence ortada tek bir ayıp var. O da Beşiktaş taraftarına yapılan. Bugün çok iyi anladım onların duygularını. Ortada bunca rezalet var ve bu rezaletin baş aktörü hiçbir şekilde sorumluluğu üzerine almıyor. "Bu kadar insan benden nefret etme noktasına gelmiş. Bir bildikleri vardır herhalde. Galiba hatalı olan benim" diye düşünmez mi bir insan? Artık gözünü nasıl bir hırs bürümüşse, sağlıklı düşünemiyor demek ki. Beşiktaşlı taraftarlar davalarında sonuna kadar haklılar ve yürekten bir desteği de hak ediyorlar. Bu sebeple; yeter Yıldırım Demirören YETER!

1 yorum:

lilith... dedi ki...

uzunca bir yazı yazdım,sildim. tek cümle özetliyor detaya gerek yok..

demirören yeter!!!

 
Meşale Kokusu